BORSA
0,000
%
DOLAR
0,000
%
EURO
0,000
%
ALTIN (gr)
0,000
%

Tarihi ve mimarisiyle Floransa, kalbimin ortasına kuruldu

İtalya’ya hep gitmek istedim. Özellikle de Floransa’ya. Tarihi beni hep çok etkiledi ve sanatın doğum merkezi olması dolayısı ile içimde o kente karşı bir özlem doğdu. İşte İstanbul’dan uçakla Floransa’ya indiğimde kendimi başka bir dünyada hissetmem ve çok mutlu olmam bundan.

Kaynakça : Özel Haber (Aslı Didari) | 15.11.2019 - 12:52:54

Uçakta tesadüfen, çok ünlü ve benim de uzaktan izleyerek çizgilerine hayranlık duyduğum bir tekstil markasının sahibinin yanında oturuyor buldum kendimi.
Uçakta tesadüfen, çok ünlü ve benim de uzaktan izleyerek çizgilerine hayranlık duyduğum bir tekstil markasının sahibinin yanında oturuyor buldum kendimi.
Tabii bu tanışıklık haliyle biraz sohbet ettik. Önce İtalya’da yapmam ve yapmamam gerekenlere karşı uyardı beni. Mağazalarının bulunduğu kentlere gideceğimi duyunca da bir iki mekan önererek, beni mağazasına nazikçe davet etti. Türk misafirperverliği gökyüzünde de kesintisiz sürdü ve yolculuk keyifli başladı yani.
Tabii bu tanışıklık haliyle biraz sohbet ettik. Önce İtalya’da yapmam ve yapmamam gerekenlere karşı uyardı beni. Mağazalarının bulunduğu kentlere gideceğimi duyunca da bir iki mekan önererek, beni mağazasına nazikçe davet etti. Türk misafirperverliği gökyüzünde de kesintisiz sürdü ve yolculuk keyifli başladı yani.
KAPTAN PİLOTUN İTALYANCASI BENİ HAVAYA SOKTU
Kaptan pilotun İtalyanca hitabı ise beni havaya sokmaya yetti. Türkçeden dilimize yerleşmiş pek çok kelime ile ortak kelimeleri duymak, yönlendirme tabelalarında görmek, ülke ile aramda hemen bir bağ kurulmasına neden oldu. Bundan sonrası zaten bir haftalık hayal dünyası…
KAPTAN PİLOTUN İTALYANCASI BENİ HAVAYA SOKTU Kaptan pilotun İtalyanca hitabı ise beni havaya sokmaya yetti. Türkçeden dilimize yerleşmiş pek çok kelime ile ortak kelimeleri duymak, yönlendirme tabelalarında görmek, ülke ile aramda hemen bir bağ kurulmasına neden oldu. Bundan sonrası zaten bir haftalık hayal dünyası…
REHBERİM İTALYA’DA EĞİTİM GÖREN BİR GENÇ, ŞANSLIYIM
İstanbul'dan Floransa'ya direkt uçuş bulunmuyor. İtalya’nın Floransa kendine gitmek için indiğim Bologna Guglielmo Marconi Havalimanı'nın önünde beni, orada gazetecilik eğitimi alan ve annesi aslında arkadaşım olan bir genç karşıladı.
REHBERİM İTALYA’DA EĞİTİM GÖREN BİR GENÇ, ŞANSLIYIM İstanbul'dan Floransa'ya direkt uçuş bulunmuyor. İtalya’nın Floransa kendine gitmek için indiğim Bologna Guglielmo Marconi Havalimanı'nın önünde beni, orada gazetecilik eğitimi alan ve annesi aslında arkadaşım olan bir genç karşıladı.
O artık benim rehberim. İtalyanca ve İngilizceyi çok iyi konuşuyor. İyi fotoğraf çekiyor. Her yerde tanıdıkları var. Gezmeyi seviyor. Güzel yüzlü bir centilmen. Çok şanslıyım ve anlaşıldı ki bu seyahat onun sayesinde çok verimli geçecek.
O artık benim rehberim. İtalyanca ve İngilizceyi çok iyi konuşuyor. İyi fotoğraf çekiyor. Her yerde tanıdıkları var. Gezmeyi seviyor. Güzel yüzlü bir centilmen. Çok şanslıyım ve anlaşıldı ki bu seyahat onun sayesinde çok verimli geçecek.
UÇAKTAN İNDİĞİM ANDA ROMA DONDURMASI YEDİM
İndiğimiz yer bir şehir olmasına rağmen küçük bir ilçe gibi geliyor bana. Etraf temiz. Yapılar az katlı ve çok eski. Yerlerde küçük parke taşları, bol yeşil alanlar ve her alanda bir heykelcik var. Hava biraz soğuk.
UÇAKTAN İNDİĞİM ANDA ROMA DONDURMASI YEDİM İndiğimiz yer bir şehir olmasına rağmen küçük bir ilçe gibi geliyor bana. Etraf temiz. Yapılar az katlı ve çok eski. Yerlerde küçük parke taşları, bol yeşil alanlar ve her alanda bir heykelcik var. Hava biraz soğuk.
Havaalanından inmenin heyecanı ile hemen hareket etmiyoruz. Küçük bir kafede espresso içiyoruz. Kafe, bir iş hanının caddeye bakan tarafına kurulu. Ben hanın içine dalıp bakıyorum. Kendimi bizim Unkapanı’ndaki İMÇ’de dolaşıyormuş gibi hissediyorum.
Havaalanından inmenin heyecanı ile hemen hareket etmiyoruz. Küçük bir kafede espresso içiyoruz. Kafe, bir iş hanının caddeye bakan tarafına kurulu. Ben hanın içine dalıp bakıyorum. Kendimi bizim Unkapanı’ndaki İMÇ’de dolaşıyormuş gibi hissediyorum.
Köşedeki Roma dondurmacısını görüyorum ve daha fazla merakımı erteleyemediğim için hemen gidip bir dondurma alıyorum. Satıcı; suratı asık, ifadesiz bir genç. Sanki dondurma satmak ona ağır geliyormuş gibi hissettiriyor ama aldığım dondurmanın tadı çok güzel.
Köşedeki Roma dondurmacısını görüyorum ve daha fazla merakımı erteleyemediğim için hemen gidip bir dondurma alıyorum. Satıcı; suratı asık, ifadesiz bir genç. Sanki dondurma satmak ona ağır geliyormuş gibi hissettiriyor ama aldığım dondurmanın tadı çok güzel.
KÜÇÜK BİR BAVULUM VAR
Yanımda sadece bir küçük bavul var. Çünkü farklı şehirlere gideceğim ve bu aktarmaları trenle yapacağımı bildiğim için yolda zorluk yaşamak istemiyorum.
KÜÇÜK BİR BAVULUM VAR Yanımda sadece bir küçük bavul var. Çünkü farklı şehirlere gideceğim ve bu aktarmaları trenle yapacağımı bildiğim için yolda zorluk yaşamak istemiyorum.
ÖNCE OTOBÜSLE SONRA TREN YOLCULUĞU İLE KENT MERKEZİNE GEÇTİK
Küçük bavulum, ben ve genç arkadaşım ve onun sırt çantası birlikte bir şehir hatları otobüsüne geçip oturuyoruz. Otobüs bizimkilerden küçük. Herkes birbirine saygılı. Sessizlik hakim. Etraf temiz.
ÖNCE OTOBÜSLE SONRA TREN YOLCULUĞU İLE KENT MERKEZİNE GEÇTİK Küçük bavulum, ben ve genç arkadaşım ve onun sırt çantası birlikte bir şehir hatları otobüsüne geçip oturuyoruz. Otobüs bizimkilerden küçük. Herkes birbirine saygılı. Sessizlik hakim. Etraf temiz.
Floransa, Bologna’dan 105 kilometre uzaklıkta. Yolumuz sanki bir kent yolu değil de bir kasabadan geçiyor gibi. Birbirinden uzak evleri, ormanlık alanları ve tek tük insanları göre göre 20 dakikalık bir yolda ilerliyoruz. Otobüs bizi Bologna Centrale isimli tren istasyonuna götürüyor. Tren biletimizi otomattan alıyoruz.
Floransa, Bologna’dan 105 kilometre uzaklıkta. Yolumuz sanki bir kent yolu değil de bir kasabadan geçiyor gibi. Birbirinden uzak evleri, ormanlık alanları ve tek tük insanları göre göre 20 dakikalık bir yolda ilerliyoruz. Otobüs bizi Bologna Centrale isimli tren istasyonuna götürüyor. Tren biletimizi otomattan alıyoruz.
Her yarım saatte bir Floransa’ya giden trenlerden birine atlıyoruz. Burada biletsiz tren yolculuğu yapanların öyküsünü dinliyorum ve çok az kontrol yapıldığı için özellikle öğrencilerin yaptığını. Tren yolculuğu da yaklaşık 45 dakika sürüyor ve sonunda Floransa’da Santa Maria Novella tren istasyonunda iniyoruz.
Her yarım saatte bir Floransa’ya giden trenlerden birine atlıyoruz. Burada biletsiz tren yolculuğu yapanların öyküsünü dinliyorum ve çok az kontrol yapıldığı için özellikle öğrencilerin yaptığını. Tren yolculuğu da yaklaşık 45 dakika sürüyor ve sonunda Floransa’da Santa Maria Novella tren istasyonunda iniyoruz.
FLORANSA HAYALLERİMDEKİ GİBİ
Nihayet hayallerimdeki Floransa’dayız. Burası tam da düşündüğüm gibi. Bin yıl önce yapılmış bir kent, öylece korunmuş. İşte İtalyanların en büyük başarısı da bu.
(Palazzo Vecchio, İtalya'nın Floransa kentinin belediye binası. Michelangelo'nun David heykelinin bir kopyasını tutan Piazza della Signoria'ya ve bitişikteki Loggia dei Lanzi'deki heykel galerisine bakıyor.)
FLORANSA HAYALLERİMDEKİ GİBİ Nihayet hayallerimdeki Floransa’dayız. Burası tam da düşündüğüm gibi. Bin yıl önce yapılmış bir kent, öylece korunmuş. İşte İtalyanların en büyük başarısı da bu. (Palazzo Vecchio, İtalya'nın Floransa kentinin belediye binası. Michelangelo'nun David heykelinin bir kopyasını tutan Piazza della Signoria'ya ve bitişikteki Loggia dei Lanzi'deki heykel galerisine bakıyor.)
Binaların eski yaşanmışlıkları hissediliyor. Etraftaki İtalyanlar ve turistler, sanki gizli bir anlaşma yapmışlar gibi şehre zarar vermeye kıyamadan usul usul üzerinde dolaşıyorlar.
Binaların eski yaşanmışlıkları hissediliyor. Etraftaki İtalyanlar ve turistler, sanki gizli bir anlaşma yapmışlar gibi şehre zarar vermeye kıyamadan usul usul üzerinde dolaşıyorlar.
YER AYIRTTIĞIMIZ OTELE GİDİYORUZ
Bizim otelimiz tren garının karşısındaki meydana bakan dar uzun bir bina. Yerlerimiz ayrılmış, resepsiyona bakıyoruz. Resepsiyondaki uzun, zayıf, esmer bir adam. Tek başına oturuyor. Bizi görünce doğruluyor. Konuşmaya başlıyor.
YER AYIRTTIĞIMIZ OTELE GİDİYORUZ Bizim otelimiz tren garının karşısındaki meydana bakan dar uzun bir bina. Yerlerimiz ayrılmış, resepsiyona bakıyoruz. Resepsiyondaki uzun, zayıf, esmer bir adam. Tek başına oturuyor. Bizi görünce doğruluyor. Konuşmaya başlıyor.
Ömer, rehberlik yapıyor. Adam konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor… O kadar çok konuşuyor ve sonunda Ömer dönüyor bana sadece “Kimlik istedi” diyor. O kadar. Seyahat soyunca bunu hep yaşıyoruz. İtalyanlar küçük bir mesele için ne kadar da uzun konuşuyorlar.
(Pitti Sarayı, koskocaman bir Rönesans sarayı. Arno Nehri'nin güney tarafında yer aylıyor. Eski Köprü'ye çok yakın.)
Ömer, rehberlik yapıyor. Adam konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor… O kadar çok konuşuyor ve sonunda Ömer dönüyor bana sadece “Kimlik istedi” diyor. O kadar. Seyahat soyunca bunu hep yaşıyoruz. İtalyanlar küçük bir mesele için ne kadar da uzun konuşuyorlar. (Pitti Sarayı, koskocaman bir Rönesans sarayı. Arno Nehri'nin güney tarafında yer aylıyor. Eski Köprü'ye çok yakın.)
ODA EN ÜST KATTA VE BİNADA ASANSÖR YOK
Sonra birlikte odaya çıkıyoruz ama adam tek başına diye otelin kapısını kilitliyor. Sanki içinde bir sürü insan kalan bir binanın kapısını değil de bir bakkal dükkanının kapısını kilitliyormuş gibi rahat. “Kurumsallığa sığmaz, aman müşteri ne der” derdi yok.
ODA EN ÜST KATTA VE BİNADA ASANSÖR YOK Sonra birlikte odaya çıkıyoruz ama adam tek başına diye otelin kapısını kilitliyor. Sanki içinde bir sürü insan kalan bir binanın kapısını değil de bir bakkal dükkanının kapısını kilitliyormuş gibi rahat. “Kurumsallığa sığmaz, aman müşteri ne der” derdi yok.
Bizim kat en üstte ve asansör bulunmuyor. Çünkü bina tarihi ve asansör o dönemde yok ki… Yürüyoruz, iyi oluyor, merdivenlerinin mimarisini görüyoruz. Sonra kata çıkıyoruz. Benim oda önde. Penceresi meydana bakıyor. Büyülü bir manzara. Pencereden fotoğraf çekip, hemen sosyal medyadaki ilk paylaşımlarımı yapıyorum.
Bizim kat en üstte ve asansör bulunmuyor. Çünkü bina tarihi ve asansör o dönemde yok ki… Yürüyoruz, iyi oluyor, merdivenlerinin mimarisini görüyoruz. Sonra kata çıkıyoruz. Benim oda önde. Penceresi meydana bakıyor. Büyülü bir manzara. Pencereden fotoğraf çekip, hemen sosyal medyadaki ilk paylaşımlarımı yapıyorum.
YATAKTAN GELEN KOKU FELAKET
Sonra da kendimi yatağa atıyorum. İşte her şey oraya kadar. Yataktan acayip kötü bir koku yükseliyor. Yastıklar, çarşaflar felaket pis. Gerisin geri aşağıya iniyorum. Adamla konuşuyoruz. “Pis” diyorum, “Her yer kokuyor. Ben burada kalamam.”
YATAKTAN GELEN KOKU FELAKET Sonra da kendimi yatağa atıyorum. İşte her şey oraya kadar. Yataktan acayip kötü bir koku yükseliyor. Yastıklar, çarşaflar felaket pis. Gerisin geri aşağıya iniyorum. Adamla konuşuyoruz. “Pis” diyorum, “Her yer kokuyor. Ben burada kalamam.”
Adam “Tamam.” diyor, çok kibar. “Ama sizi uyarmalıyım.” diye ekliyor, “Bu mevsimde kentte mümkün değil başka yerde kalamazsınız ve bu odayı ben hemen başkasına satarım.” “Sat.” diyorum. Ve bunu dememle macera orada başlıyor.
Adam “Tamam.” diyor, çok kibar. “Ama sizi uyarmalıyım.” diye ekliyor, “Bu mevsimde kentte mümkün değil başka yerde kalamazsınız ve bu odayı ben hemen başkasına satarım.” “Sat.” diyorum. Ve bunu dememle macera orada başlıyor.
HİÇBİR OTELDE ODA YOK
Küçük ama yürüdükçe ağırlaşan bavul elde, gece yarısı Floransa sokaklarında boş yatak ara dur. Hemen yandaki büyük otele giriyoruz, oda var ama fiyatı ateş pahası. Verilebilir mi verilebilir. Ama ya daha ucuzu varsa. Bulmak için geziyoruz. Ara sokaklarda “otel” yazan her kapıdan giriyoruz.
HİÇBİR OTELDE ODA YOK Küçük ama yürüdükçe ağırlaşan bavul elde, gece yarısı Floransa sokaklarında boş yatak ara dur. Hemen yandaki büyük otele giriyoruz, oda var ama fiyatı ateş pahası. Verilebilir mi verilebilir. Ama ya daha ucuzu varsa. Bulmak için geziyoruz. Ara sokaklarda “otel” yazan her kapıdan giriyoruz.
Aslında çok keyifli, binaları, içerideki eşyaları, resepsiyondaki insanları tanıyoruz. Ama oda bulamıyoruz. Sonra fiyatı fazla olan yere geri dönüyoruz. Evet, orada da oda kalmamış, maalesef kaçırmışız. Resepsiyondaki çok yakışıklı bir İtalyan, bize durumu uzun uzun izah ediyor. Herkes uzun konuşuyor zaten.
Aslında çok keyifli, binaları, içerideki eşyaları, resepsiyondaki insanları tanıyoruz. Ama oda bulamıyoruz. Sonra fiyatı fazla olan yere geri dönüyoruz. Evet, orada da oda kalmamış, maalesef kaçırmışız. Resepsiyondaki çok yakışıklı bir İtalyan, bize durumu uzun uzun izah ediyor. Herkes uzun konuşuyor zaten.
Dışarıya çıkıp, cepten otel uygulamalarına giriyoruz. Sonra bizi bir gülme krizi alıyor. “Acaba düştüğü bu durumdan keyif alan kaç kişi vardır.” diye aramızda konuşuyoruz.
(Şehrin ortasında Duomo Meydanı’nda başınızı havalara kaldırarak ancak ucunu görebileceğiniz devasa boyuttaki Floransa Katedrali’ni görüyorsunuz.)
Dışarıya çıkıp, cepten otel uygulamalarına giriyoruz. Sonra bizi bir gülme krizi alıyor. “Acaba düştüğü bu durumdan keyif alan kaç kişi vardır.” diye aramızda konuşuyoruz. (Şehrin ortasında Duomo Meydanı’nda başınızı havalara kaldırarak ancak ucunu görebileceğiniz devasa boyuttaki Floransa Katedrali’ni görüyorsunuz.)
DIŞARIDA TABELASI OLMAYAN APARTMAN İÇİ OTELE GİRDİK
Ve sonunda bir yer buluyoruz. Bu otelin kapısı bir apartman kapısına o kadar çok benziyor ki ilk gördüğümde kaybolup tekrar bulamam diye bir yerine işaret koymayı düşünüyorum. Çünkü bu bina da tarihi ve çivi çakılması bile yasak olduğu için tabelası yok.
DIŞARIDA TABELASI OLMAYAN APARTMAN İÇİ OTELE GİRDİK Ve sonunda bir yer buluyoruz. Bu otelin kapısı bir apartman kapısına o kadar çok benziyor ki ilk gördüğümde kaybolup tekrar bulamam diye bir yerine işaret koymayı düşünüyorum. Çünkü bu bina da tarihi ve çivi çakılması bile yasak olduğu için tabelası yok.
“Neyse artık bir yer bulduk ya” deyip odalara yerleşiyoruz ve tuvalete ilk girdiğimde gördüğüm iki tuvaletli detay tuhafıma gidiyor.
(Ponte Vecchio, Arno Nehri üzerinde bulunan, çok meşhur bir köprü. Nehrin en dar kısmında yer alıyor.)
“Neyse artık bir yer bulduk ya” deyip odalara yerleşiyoruz ve tuvalete ilk girdiğimde gördüğüm iki tuvaletli detay tuhafıma gidiyor. (Ponte Vecchio, Arno Nehri üzerinde bulunan, çok meşhur bir köprü. Nehrin en dar kısmında yer alıyor.)
OTEL GÖREVLİSİ İKİ KADIN BENİM GÖRÜNTÜMLE İLGİLENDİ
Sabah kalktığımızda kahvaltıda kruvasanları ve keyifli birçok kahvaltılığı görüp de mutlu olmamak mümkün değil.
OTEL GÖREVLİSİ İKİ KADIN BENİM GÖRÜNTÜMLE İLGİLENDİ Sabah kalktığımızda kahvaltıda kruvasanları ve keyifli birçok kahvaltılığı görüp de mutlu olmamak mümkün değil.
Tombulca iki İtalyan kadın servis yaparken bana bakıyorlar, selamlaşıyoruz. Sonra fiziğimin onlara çok değişik geldiğini söyleyip, benim nereli olduğumu öğrenmek istiyorlar. Esmer olmam ve yüz hatlarım onlara değişik gelmiş. Pek hak etmediğimi düşünsem de bu sahici ilgiden memnun olmamak mümkün değil. Aramızda geçenler gülüşmemize neden oluyor ve geziye hoşluk katan diyaloglardan birisini oluşturuyor.
Tombulca iki İtalyan kadın servis yaparken bana bakıyorlar, selamlaşıyoruz. Sonra fiziğimin onlara çok değişik geldiğini söyleyip, benim nereli olduğumu öğrenmek istiyorlar. Esmer olmam ve yüz hatlarım onlara değişik gelmiş. Pek hak etmediğimi düşünsem de bu sahici ilgiden memnun olmamak mümkün değil. Aramızda geçenler gülüşmemize neden oluyor ve geziye hoşluk katan diyaloglardan birisini oluşturuyor.
OTELİN TABANI BEŞİK GİBİ SALLANIYOR
Otelde yürürken boşlukta sallanıyormuş gibi hissedince bunu yetkililere sorduk. Onlar da bize otelin eski bir bina olduğunu ve aşınmaması için direk zemine değil bir platforma basılacak bir düzenekle korunduğunu anlattılar.
OTELİN TABANI BEŞİK GİBİ SALLANIYOR Otelde yürürken boşlukta sallanıyormuş gibi hissedince bunu yetkililere sorduk. Onlar da bize otelin eski bir bina olduğunu ve aşınmaması için direk zemine değil bir platforma basılacak bir düzenekle korunduğunu anlattılar.
FLORANSA’DA HEP DIŞARIDA OLMAK LAZIM
Kahvaltı sonrası Floransa’da bir tur yapmak istiyoruz. O gün ve sonrasında zaten hiç içeri girmiyoruz. Kafeler, lokantalar, pizzacılar, köprüler, müzeler, kaldırım taşları, katedrallerin merdivenleri, cadde, çarşı, pazar, biz hep dışarıdayız.
FLORANSA’DA HEP DIŞARIDA OLMAK LAZIM Kahvaltı sonrası Floransa’da bir tur yapmak istiyoruz. O gün ve sonrasında zaten hiç içeri girmiyoruz. Kafeler, lokantalar, pizzacılar, köprüler, müzeler, kaldırım taşları, katedrallerin merdivenleri, cadde, çarşı, pazar, biz hep dışarıdayız.
BİR GECE TEK BAŞIMA DOLAŞMAYA ÇIKAYIM DEDİM
Hatta çok yorulup otele erken girdiğimiz bir günün gece yarısı ben, kente doyamayıp tekrar dışarıya çıkıp dolaşmak istiyorum. Öyle ya; buraya otelde pineklemek için gelmedim.
(Piazze Del Duomo meydanında kentin en ünlü tarihi yapıları yan yana)
BİR GECE TEK BAŞIMA DOLAŞMAYA ÇIKAYIM DEDİM Hatta çok yorulup otele erken girdiğimiz bir günün gece yarısı ben, kente doyamayıp tekrar dışarıya çıkıp dolaşmak istiyorum. Öyle ya; buraya otelde pineklemek için gelmedim. (Piazze Del Duomo meydanında kentin en ünlü tarihi yapıları yan yana)
Ama dışarıya çıkmaya hazırlandığım sırada resepsiyondaki adam beni uyarıyor. “Sizin için endişe ederim.” diyor. Bana “saat kaçta geri dönersiniz?” diye soruyor. Kendimi Beyazıt’taki Vezneciler Kız Yurdu’nda kalıyorum da izinli çıkıyormuşum gibi garip hissediyorum.
Ama dışarıya çıkmaya hazırlandığım sırada resepsiyondaki adam beni uyarıyor. “Sizin için endişe ederim.” diyor. Bana “saat kaçta geri dönersiniz?” diye soruyor. Kendimi Beyazıt’taki Vezneciler Kız Yurdu’nda kalıyorum da izinli çıkıyormuşum gibi garip hissediyorum.
HERKES ERKENDEN SOKAKLARDAN ÇEKİLİYOR
“Yahu ben İstanbul’dan geliyorum, burası onun kadar tehlikeli olabilir mi?” diye geçiriyorum içimden ve adamın uyarıda bulunmasına inat dışarıya çıkıyorum.
HERKES ERKENDEN SOKAKLARDAN ÇEKİLİYOR “Yahu ben İstanbul’dan geliyorum, burası onun kadar tehlikeli olabilir mi?” diye geçiriyorum içimden ve adamın uyarıda bulunmasına inat dışarıya çıkıyorum.
Burayı artık avucumun içi gibi ezbere biliyorum. Tren istasyonuna doğru yürüyorum. Aradan kızlı erkekli gençlerden oluşan bir grup, kahkahalar atarak koşuyorlar. Bu manzaranın dışında yollarda kimse yok. Şehir erkenden uykuya geçmiş. Zaten öğrendiğime göre burada herkes dükkanları geç açıp, erken kapatıyor. Herkes bu saatleri biliyor ve yaşam buna göre akıyor. Bizdeki gibi çok uzun saatler çalışılan bir yer değil.
Burayı artık avucumun içi gibi ezbere biliyorum. Tren istasyonuna doğru yürüyorum. Aradan kızlı erkekli gençlerden oluşan bir grup, kahkahalar atarak koşuyorlar. Bu manzaranın dışında yollarda kimse yok. Şehir erkenden uykuya geçmiş. Zaten öğrendiğime göre burada herkes dükkanları geç açıp, erken kapatıyor. Herkes bu saatleri biliyor ve yaşam buna göre akıyor. Bizdeki gibi çok uzun saatler çalışılan bir yer değil.
HİÇBİR KAVGAYA RASTLAMADIM
Hem buradayken bırak kavga, ses yükseltmesi bile duymadım. Yollarda resmi polis kıyafetli bir iki kişiye rastladım; onlar da bana görüntülerinden ve rahat hareketlerinden dolayı güvenlik görevlisinden çok müzikal sanatçılarıymış gibi geldi.
HİÇBİR KAVGAYA RASTLAMADIM Hem buradayken bırak kavga, ses yükseltmesi bile duymadım. Yollarda resmi polis kıyafetli bir iki kişiye rastladım; onlar da bana görüntülerinden ve rahat hareketlerinden dolayı güvenlik görevlisinden çok müzikal sanatçılarıymış gibi geldi.
KÖS KÖS GERİYE DÖNDÜM
“Burada ne tehlike olabilir ki?” diye düşünürken karşıdan takım elbiseli bir İtalyan da bana eliyle koluyla “dur gitme” diye hareketler yapınca, bu kez gerçekten durdum. Onunla yan yana hiç konuşmadan, birlikte yürüyerek, yolun uzantısındaki otele geri döndüm. Resepsiyondaki adam beni görünce akrabasını görmüş gibi sevindi. Ben onun kadar sevinmedim tabii.
(Galleria dell'Accademia di Firenze veya
KÖS KÖS GERİYE DÖNDÜM “Burada ne tehlike olabilir ki?” diye düşünürken karşıdan takım elbiseli bir İtalyan da bana eliyle koluyla “dur gitme” diye hareketler yapınca, bu kez gerçekten durdum. Onunla yan yana hiç konuşmadan, birlikte yürüyerek, yolun uzantısındaki otele geri döndüm. Resepsiyondaki adam beni görünce akrabasını görmüş gibi sevindi. Ben onun kadar sevinmedim tabii. (Galleria dell'Accademia di Firenze veya "Floransa Akademisi Galerisi", Floransa, İtalya'da bir sanat müzesi. Michelangelo'nun eseri olan David heykelinin evi olarak biliniyor.)
BİZDE ÜÇ KATLI MEKAN KAPATAN MARKALAR, ORADA KÜÇÜCÜK DÜKKANDA SATIŞ YAPIYOR
“Yemek konusunda hiçbir sıkıntın yaşamadım” diyebilirim; ama tabii ki yediklerimizde domuz eti olmamasını sorgulamak ve her şeyin bizim paramızla çok pahalı olmasını saymazsak. Burada dünyanın Fast food markalarını, her köşe başında dev mekanlarda görüp de yersizlikten çok az sayıda ve küçücük dükkanlarda olduklarına şahit olmak garip geldi.
BİZDE ÜÇ KATLI MEKAN KAPATAN MARKALAR, ORADA KÜÇÜCÜK DÜKKANDA SATIŞ YAPIYOR “Yemek konusunda hiçbir sıkıntın yaşamadım” diyebilirim; ama tabii ki yediklerimizde domuz eti olmamasını sorgulamak ve her şeyin bizim paramızla çok pahalı olmasını saymazsak. Burada dünyanın Fast food markalarını, her köşe başında dev mekanlarda görüp de yersizlikten çok az sayıda ve küçücük dükkanlarda olduklarına şahit olmak garip geldi.
Su istediğimde de sodalı bir su almak ve ısrarla sodasız olanını istemek zorunda kalmak da bana başka garip gelen durumlardan birisini oluşturdu.
Su istediğimde de sodalı bir su almak ve ısrarla sodasız olanını istemek zorunda kalmak da bana başka garip gelen durumlardan birisini oluşturdu.
YİYECEKLERİ TEK GEÇTİK
Makarna, pizza, Roma dondurması, kruvasan, tiramisu, espresso, cappuccino… Hepsinden bol bol yendi.
YİYECEKLERİ TEK GEÇTİK Makarna, pizza, Roma dondurması, kruvasan, tiramisu, espresso, cappuccino… Hepsinden bol bol yendi.
Her siparişte uzun uzun konuşuldu. Uzun uzun servis beklendi. Çalışanlar ağır hareket eden, ciddi, çok konuşan ama tüm bunlara rağmen rahatlıkları ile insanda misafirmiş değil de arkadaşlarıymış hissini uyandıran insanlardan oluşuyordu. Yiyecekler de hem taze, hem leziz, hem lezzetli hem de bol kepçeydi.
Her siparişte uzun uzun konuşuldu. Uzun uzun servis beklendi. Çalışanlar ağır hareket eden, ciddi, çok konuşan ama tüm bunlara rağmen rahatlıkları ile insanda misafirmiş değil de arkadaşlarıymış hissini uyandıran insanlardan oluşuyordu. Yiyecekler de hem taze, hem leziz, hem lezzetli hem de bol kepçeydi.
KENDİNİZİ ÖZEL HİSSETTİREN MEKANLAR
Cafelerin hemen önünde etrafı çitle çevrili alanlardaki masalarda oturup, sohbet etmek ve etrafı seyretmek, en az Nişantaşı mekanlarında olduğu kadar keyif verdi.
KENDİNİZİ ÖZEL HİSSETTİREN MEKANLAR Cafelerin hemen önünde etrafı çitle çevrili alanlardaki masalarda oturup, sohbet etmek ve etrafı seyretmek, en az Nişantaşı mekanlarında olduğu kadar keyif verdi.
Tabii bu keyiflerin en unutulmazı, tüm paramıza kıyıp da lüks bir lokantada yaptığımız deniz mahsullü nefis ziyaret oldu. Burası Roma İmparatorluğu zamanından beri kentin merkezi olarak kullanılan, bugün de çevresi üst düzey restoranlarla çevrelenmiş Piazza della Repubblica idi. Bir kenarında Arcone adlı zafer takı, ortasında bir atlıkarınca vardı.
Tabii bu keyiflerin en unutulmazı, tüm paramıza kıyıp da lüks bir lokantada yaptığımız deniz mahsullü nefis ziyaret oldu. Burası Roma İmparatorluğu zamanından beri kentin merkezi olarak kullanılan, bugün de çevresi üst düzey restoranlarla çevrelenmiş Piazza della Repubblica idi. Bir kenarında Arcone adlı zafer takı, ortasında bir atlıkarınca vardı.
Hani size kendinizi özel hissettiren mekanlar vardır. Burası onlardandı. Burayı nereye benzetsek, “Boğaz kıyısındaki bir balık restoranı gibi” mi desek acaba ama değil; çünkü denize kıyısı yok ve daha özenli. “Çırağan’da terasta mıyız?” desek yok o da değil çünkü o kadar da lüks ve resmi değil. Daha çok karnavalda gibiyiz ve mutluyuz. Belki “Rumeli hisarında bir lokanta…” Yok yok, hiçbir yer gibi değil burası. Masalar özel, servis hizmeti verenler özeldi. Yani ne zaman masaya gittiler ne zaman servisi değiştirdiler anlamadık. Orada zaman kısa bir süreliğine durdu. Yani anlayacağınız hiç kalkmak istemedik.
Hani size kendinizi özel hissettiren mekanlar vardır. Burası onlardandı. Burayı nereye benzetsek, “Boğaz kıyısındaki bir balık restoranı gibi” mi desek acaba ama değil; çünkü denize kıyısı yok ve daha özenli. “Çırağan’da terasta mıyız?” desek yok o da değil çünkü o kadar da lüks ve resmi değil. Daha çok karnavalda gibiyiz ve mutluyuz. Belki “Rumeli hisarında bir lokanta…” Yok yok, hiçbir yer gibi değil burası. Masalar özel, servis hizmeti verenler özeldi. Yani ne zaman masaya gittiler ne zaman servisi değiştirdiler anlamadık. Orada zaman kısa bir süreliğine durdu. Yani anlayacağınız hiç kalkmak istemedik.
PLANSIZ BİR TATİLİN TÜM SÜRPRİZLERİ YAŞANDI
Etrafta turist kafileleri kısıtlı vakitlerinde tüm ekibe ayak uydurmak zorunda kaldıkları için telaşla oradan oraya koşuştururken, bizim tatil biraz değişikti sanırım.
PLANSIZ BİR TATİLİN TÜM SÜRPRİZLERİ YAŞANDI Etrafta turist kafileleri kısıtlı vakitlerinde tüm ekibe ayak uydurmak zorunda kaldıkları için telaşla oradan oraya koşuştururken, bizim tatil biraz değişikti sanırım.
Çok plan yapmadan, olayları akışına bırakarak, bütçemize de dikkat ederek ama asla cimrilik yapmadan, en önemlisi hiçbir dondurmacıyı ıskalamadan gezdik.
Çok plan yapmadan, olayları akışına bırakarak, bütçemize de dikkat ederek ama asla cimrilik yapmadan, en önemlisi hiçbir dondurmacıyı ıskalamadan gezdik.
MÜZE GİRİŞLERİ ÇOK PAHALI
Genç arkadaşım, bu gezide daha önce gitmediği yerlere de gitme fırsatı buldu. Çok düşünceli davranarak daha önce gittiği yerlerde ise “yüksek müze ücretleri vermeyelim” diye benimle birlikte girmedi.
MÜZE GİRİŞLERİ ÇOK PAHALI Genç arkadaşım, bu gezide daha önce gitmediği yerlere de gitme fırsatı buldu. Çok düşünceli davranarak daha önce gittiği yerlerde ise “yüksek müze ücretleri vermeyelim” diye benimle birlikte girmedi.
MÜZEDE KAYBOLMAK
Ne kadar dil bilirseniz bilin, eğer çok büyük bir müzedeyseniz ve etrafınızdaki kimse de giriş çıkış kapılarını bilmiyorsa kaybolursunuz.
MÜZEDE KAYBOLMAK Ne kadar dil bilirseniz bilin, eğer çok büyük bir müzedeyseniz ve etrafınızdaki kimse de giriş çıkış kapılarını bilmiyorsa kaybolursunuz.
görünmeyen, alt geçitlerle ulaşılan bir müzede kaybolmanın keyfini çıkarmaya karar verene kadar biz de kısa süreliğine kaos yaşadık tabii. Sonra “nasıl olsa elimizden bir tutan çıkar” diye gezmeye başladık. (Bizim müze bekçilerinin gözünü seveyim. Her yerde uyarırlar, biz de alttan alta sinir oluruz ama onlardan orada olsaydı sorar sorar yolumuzu bulurduk.)
görünmeyen, alt geçitlerle ulaşılan bir müzede kaybolmanın keyfini çıkarmaya karar verene kadar biz de kısa süreliğine kaos yaşadık tabii. Sonra “nasıl olsa elimizden bir tutan çıkar” diye gezmeye başladık. (Bizim müze bekçilerinin gözünü seveyim. Her yerde uyarırlar, biz de alttan alta sinir oluruz ama onlardan orada olsaydı sorar sorar yolumuzu bulurduk.)
Tablolar, heykeller, mücevherler, halılar, ahşap mobilyalar, küreler, gemicilik aletleri, notlar, giysiler, ayakkabılar, şapkalar ve daha neler neler gördük. Kaybolmasak belki de müzenin dehlizlerine kadar gitmeyecek, ana koridorlarında gezip, çıkacaktık.
Tablolar, heykeller, mücevherler, halılar, ahşap mobilyalar, küreler, gemicilik aletleri, notlar, giysiler, ayakkabılar, şapkalar ve daha neler neler gördük. Kaybolmasak belki de müzenin dehlizlerine kadar gitmeyecek, ana koridorlarında gezip, çıkacaktık.
Müze maceramız bitip de dışarı çıktığımızda yorgunluktan oracıkta yere serildik. Ve hafif dinlenip “Şimdi nereye gidelim?” diye düşünmeye başladık. Çok sevdiğimiz yerlere ise yeniden, yeniden gittik.
Müze maceramız bitip de dışarı çıktığımızda yorgunluktan oracıkta yere serildik. Ve hafif dinlenip “Şimdi nereye gidelim?” diye düşünmeye başladık. Çok sevdiğimiz yerlere ise yeniden, yeniden gittik.
FLORANSA’DA VİTRİN BAKMAYA ÇIKMAK
Küçük bir kızken annemle Bakırköy’de vitrin bakmaya çıktığımız gibi burada da kent merkezinde vitrinlere bakmaya çıkmak zevkini yaşadım.
FLORANSA’DA VİTRİN BAKMAYA ÇIKMAK Küçük bir kızken annemle Bakırköy’de vitrin bakmaya çıktığımız gibi burada da kent merkezinde vitrinlere bakmaya çıkmak zevkini yaşadım.
Yok böyle tasarımlar. Hiçbir yerde görmediğim kıyafetler ve hepsinin üzerinde de el sürmeye cesaret edemeyeceğim fiyat etiketleri. Ama bu bakmaya engel değil. Vitrinlerde bizimkiler gibi bir sürü ürün yok. Bir iki parça koymuşlar ve vitrin tasarımları çok sade. Bir koyu düz fon ve önünde ürünler var; o kadar sade.
Yok böyle tasarımlar. Hiçbir yerde görmediğim kıyafetler ve hepsinin üzerinde de el sürmeye cesaret edemeyeceğim fiyat etiketleri. Ama bu bakmaya engel değil. Vitrinlerde bizimkiler gibi bir sürü ürün yok. Bir iki parça koymuşlar ve vitrin tasarımları çok sade. Bir koyu düz fon ve önünde ürünler var; o kadar sade.
YAYA GEÇİDİNDEKİ HANIMEFENDİ
Caddedeki insanlar çok şık. Yaşları çok ileri. Ve kaç yaşında olursa olsunlar herkes fit. Orada gördüğüm yaşlı bir kadının yüzü, dün gibi aklımda. Yanımızdan geçerek trafik ışıklarından karşıdan karşıya geçerkenki zerafeti, güzelliği, mimik ve jestlerinin gençliği ile hayattan zevk aldığı o kadar belli. İlerledi ve gülümseyerek kendisini bekleyen siyah lüks otomobile kuruldu.
YAYA GEÇİDİNDEKİ HANIMEFENDİ Caddedeki insanlar çok şık. Yaşları çok ileri. Ve kaç yaşında olursa olsunlar herkes fit. Orada gördüğüm yaşlı bir kadının yüzü, dün gibi aklımda. Yanımızdan geçerek trafik ışıklarından karşıdan karşıya geçerkenki zerafeti, güzelliği, mimik ve jestlerinin gençliği ile hayattan zevk aldığı o kadar belli. İlerledi ve gülümseyerek kendisini bekleyen siyah lüks otomobile kuruldu.
O an bizim insanımızın düşük omuzlarının yıkıklığı ile bu İtalyan hanımefendisinin görüntüsü arasında gidip geldim. Yaşanan ülkenin refahı ve yaşam kültürü insanın üzerinde belki de bu kadar etkiydi. Bu hayat insanı demek daha rahat, daha keyif verici hale getirebilirdi ve biz de inşallah bu düzeye geliriz diye aklımdan hızla geçirdim.
O an bizim insanımızın düşük omuzlarının yıkıklığı ile bu İtalyan hanımefendisinin görüntüsü arasında gidip geldim. Yaşanan ülkenin refahı ve yaşam kültürü insanın üzerinde belki de bu kadar etkiydi. Bu hayat insanı demek daha rahat, daha keyif verici hale getirebilirdi ve biz de inşallah bu düzeye geliriz diye aklımdan hızla geçirdim.
MÜZE GİŞESİNDEKİ İŞLEMLERİN AĞIRLIĞINDAN UYKUMUZ GELDİ
Bu arada müzelere girerken bilet almak için girdiğimiz kuyruğu, bileti verenlerin ağır hareketlerini, ne sorup, ne yazdıklarına anlam veremeden yaptıkları işlemi izleyişimizi, bize sıra geldiğindeki sevincimizi ama işlemler sıra bizdeyken bile hiç bitmediğinden yorulduğumuzu ve tüm bunlara rağmen genellikle yaşlı biletçileri çok sevimli bulduğumuzu da eklemek istiyorum.
(Kentin merkezi olan Piazza della Repubblica)
MÜZE GİŞESİNDEKİ İŞLEMLERİN AĞIRLIĞINDAN UYKUMUZ GELDİ Bu arada müzelere girerken bilet almak için girdiğimiz kuyruğu, bileti verenlerin ağır hareketlerini, ne sorup, ne yazdıklarına anlam veremeden yaptıkları işlemi izleyişimizi, bize sıra geldiğindeki sevincimizi ama işlemler sıra bizdeyken bile hiç bitmediğinden yorulduğumuzu ve tüm bunlara rağmen genellikle yaşlı biletçileri çok sevimli bulduğumuzu da eklemek istiyorum. (Kentin merkezi olan Piazza della Repubblica)
Orada bir hizmet vermek zorunda değillermiş de az sonra sahneleyecekleri gösterinin biletlerini satan tiyatro sanatçılarıymış gibi cana yakın ve hoştular.
Orada bir hizmet vermek zorunda değillermiş de az sonra sahneleyecekleri gösterinin biletlerini satan tiyatro sanatçılarıymış gibi cana yakın ve hoştular.
KIRTASİYE VE KALEMLER İLGİNÇTİ
Şehirde kırtasiyeler ve kalem satan dükkanlar çok farklıydı. Bunun bir kültür olduğu apaçık sergileniyordu ve alıcılarının girip çıktığı dükkanlarda bin bir çeşit tür bulmak mümkündü.
KIRTASİYE VE KALEMLER İLGİNÇTİ Şehirde kırtasiyeler ve kalem satan dükkanlar çok farklıydı. Bunun bir kültür olduğu apaçık sergileniyordu ve alıcılarının girip çıktığı dükkanlarda bin bir çeşit tür bulmak mümkündü.
KENTE AİT HEDİYELİK EŞYA KONUSU ÇOK GELİŞMİŞ
Kentin tanıtımı için sunulan hediyelik eşyaların çokluğu ve kalitesi ile sarsıldığımı söyleyebilirim. Çünkü İstanbul dahil Türkiye’de bu farkındalık, maalesef yok denecek kadar az sayıda.
KENTE AİT HEDİYELİK EŞYA KONUSU ÇOK GELİŞMİŞ Kentin tanıtımı için sunulan hediyelik eşyaların çokluğu ve kalitesi ile sarsıldığımı söyleyebilirim. Çünkü İstanbul dahil Türkiye’de bu farkındalık, maalesef yok denecek kadar az sayıda.
HER YERDE PİNOKYO
Burada her yerde çocukluk sevgilimiz Pinokyo’nun hediyelik eşyaları satılıyor. Carlo Collodi’nin kaleminden çıkan hikaye kahramanı burada can bulmuş, bu tahtadan kukla ülkeye katkı sunmuştu.
HER YERDE PİNOKYO Burada her yerde çocukluk sevgilimiz Pinokyo’nun hediyelik eşyaları satılıyor. Carlo Collodi’nin kaleminden çıkan hikaye kahramanı burada can bulmuş, bu tahtadan kukla ülkeye katkı sunmuştu.
PİZZA VE VENEDİK’E DE GİTTİK AMA YİNE FLORANSA’YA GERİ DÖNDÜK
Floransa’dan Pizza’ya günübirlik gittik. Ömer, bütün tren seferlerine hakim. Tekrar otelimize geri döndük. Bir gün sonra da Venedik’e gittik. Bir gece de orada aldık. Sonra yine bu kente döndük.
PİZZA VE VENEDİK’E DE GİTTİK AMA YİNE FLORANSA’YA GERİ DÖNDÜK Floransa’dan Pizza’ya günübirlik gittik. Ömer, bütün tren seferlerine hakim. Tekrar otelimize geri döndük. Bir gün sonra da Venedik’e gittik. Bir gece de orada aldık. Sonra yine bu kente döndük.
Son gelişimizde başka bir otelde kaldık. Orası daha disiplinliydi. Tabii bol kahvaltılı, tabanı sallanan oteli çok aradık. Bir gün sonra da geldiğimiz gibi otobüsle aynı kasabaya geri döndük. Havaalanına giriş yaptık. Ömer’le vedalaştık. Bu gezi gibi onun eşliğini de hiç unutmayacağımı söyledim kendisine. Ve öyle de oldu. Sonrası İstanbul.
Son gelişimizde başka bir otelde kaldık. Orası daha disiplinliydi. Tabii bol kahvaltılı, tabanı sallanan oteli çok aradık. Bir gün sonra da geldiğimiz gibi otobüsle aynı kasabaya geri döndük. Havaalanına giriş yaptık. Ömer’le vedalaştık. Bu gezi gibi onun eşliğini de hiç unutmayacağımı söyledim kendisine. Ve öyle de oldu. Sonrası İstanbul.
Bu kent Kuzey İtalya'daki Toskana Bölgesi'nin başkenti. Kısa bir dönem de İtalya Krallığı'na başkentlik yaptı. Floransa, içinden geçen Arno Nehri çevresinde kurulu.
Bu kent Kuzey İtalya'daki Toskana Bölgesi'nin başkenti. Kısa bir dönem de İtalya Krallığı'na başkentlik yaptı. Floransa, içinden geçen Arno Nehri çevresinde kurulu.
Bu yollardan; ressam, besteci, siyasetçi, sanatçı nice isim geçti. Bu şehirde Michelangelo, Leonardo da Vinci, Giuseppe Verdi,  Vincenzo Bellini, Sandro Botticelli, Donatello, Dante Alighieri, Antonio Vivaldi, Gian Lorenzo Bernini’nin ayak izleri var.
Bu yollardan; ressam, besteci, siyasetçi, sanatçı nice isim geçti. Bu şehirde Michelangelo, Leonardo da Vinci, Giuseppe Verdi, Vincenzo Bellini, Sandro Botticelli, Donatello, Dante Alighieri, Antonio Vivaldi, Gian Lorenzo Bernini’nin ayak izleri var.
Floransa'nın en gözde aileleri Pitti, Strozzi, Pazzi ve Medici'nin evleri, yaptıkları eserler kenti zenginleştirerek bir miras bırakmış.
Floransa'nın en gözde aileleri Pitti, Strozzi, Pazzi ve Medici'nin evleri, yaptıkları eserler kenti zenginleştirerek bir miras bırakmış.
TÜRKİYE’NİN ENERJİSİ FARKLI
Size hikaye tadında anlattığımız bu gezi yazısı aslında İtalya’daki turizm uygulamaları, insan kaynaklarının olaylara tepkisi ve halkla ilişkiler yöntemlerini anlatmak üzere geziden cımbızla çekip kaleme aldıklarımdan oluştu.
TÜRKİYE’NİN ENERJİSİ FARKLI Size hikaye tadında anlattığımız bu gezi yazısı aslında İtalya’daki turizm uygulamaları, insan kaynaklarının olaylara tepkisi ve halkla ilişkiler yöntemlerini anlatmak üzere geziden cımbızla çekip kaleme aldıklarımdan oluştu.
Hiçbir ülke ile kendimizinkini karşılaştıramayız. Çünkü alışkanlıklarımız kendi ülkemizde karşılığını buluyor ve memleketimiz bize her haliyle tatlı geliyor.
Hiçbir ülke ile kendimizinkini karşılaştıramayız. Çünkü alışkanlıklarımız kendi ülkemizde karşılığını buluyor ve memleketimiz bize her haliyle tatlı geliyor.
Ama Türkiye ile karşılaştırdığımızda birçok eksiğimize rağmen hijyen ve pratik olmak konusunda ve biz İtalya’dan çok çok daha iyiyiz. Ve İtalya o kadar olgun ki yaşam bu olgunluktan ağırlaşmış.
Ama Türkiye ile karşılaştırdığımızda birçok eksiğimize rağmen hijyen ve pratik olmak konusunda ve biz İtalya’dan çok çok daha iyiyiz. Ve İtalya o kadar olgun ki yaşam bu olgunluktan ağırlaşmış.
Türkiye ise umut barındırıyor ve bu onu enerjik kılıyor. Biz de o enerji ile besleniyoruz sanırım. Türkiye’nin yurt dışından bu kadar çok tatil için tercih edilmesi nedeni belki de bizim bu enerjimiz.
Türkiye ise umut barındırıyor ve bu onu enerjik kılıyor. Biz de o enerji ile besleniyoruz sanırım. Türkiye’nin yurt dışından bu kadar çok tatil için tercih edilmesi nedeni belki de bizim bu enerjimiz.