BORSA
2,423
0.01 %
DOLAR
34,899
0.20 %
EURO
88,110
-0.01 %
ALTIN (gr)
32,562
0.07 %

Önce sen gez, yoksa senden önce bir başkası gezecek

İstanbul gezdikçe, gizemli köşeleri keşfedildikçe sevilen ve sahici yerleşim yerlerinden keyif alınan aynı bir arkadaş gibi…

Kaynakça : Özel Haber (Aslı Didari) | 23.01.2020 - 17:08:37

Bir yeri bin yıllık da olsa yakın çevremizin içinde ilk bizim gezmiş olmamızın getirdiği “bilmek” duygusunun tatminini zaman zaman hepimiz yaşamışızdır. İstanbul işte böyle yanı başımızda olduğu halde bir sebepten bazen de çok yakın olmasından dolayı, “nasıl olsa elimizin altında” duygusu ile hala gezmediğimiz gizemli yerlerle dolu bir şehir.
Bir yeri bin yıllık da olsa yakın çevremizin içinde ilk bizim gezmiş olmamızın getirdiği “bilmek” duygusunun tatminini zaman zaman hepimiz yaşamışızdır. İstanbul işte böyle yanı başımızda olduğu halde bir sebepten bazen de çok yakın olmasından dolayı, “nasıl olsa elimizin altında” duygusu ile hala gezmediğimiz gizemli yerlerle dolu bir şehir.
Ne yapıyoruz? Kalkıp önce buralara kendimiz gidiyoruz. Sonra dost meclisinde bilgiç bir eda ile anlatıyoruz… “Görmeliydin ne gizemli, ne sürprizli bir mekândı” diye. Bu fırsatı yakalayacağımız noktalardan bazılarına hemen göz atalım isterseniz:
Ne yapıyoruz? Kalkıp önce buralara kendimiz gidiyoruz. Sonra dost meclisinde bilgiç bir eda ile anlatıyoruz… “Görmeliydin ne gizemli, ne sürprizli bir mekândı” diye. Bu fırsatı yakalayacağımız noktalardan bazılarına hemen göz atalım isterseniz:
SANTRALİSTANBUL 
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji santrali olan Silahtarağa Elektrik Santralı 1911 yılında kurulup 1983’e kadar kullanıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2004 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne tahsis edilen Santralistanbul’un mimari projesi, Emre Arolat, Nevzat Sayın ve Han Tümertekin tarafından yönetiliyor. Çağdaş Sanat Müzesi, Enerji Müzesi ve bir kültür ve eğitim merkezini kapsayan proje 118 bin metrekare alana sahip. 
Santralistanbul aynı zamanda 10. Uluslararası İstanbul Bienali mekânlarından.
SANTRALİSTANBUL Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji santrali olan Silahtarağa Elektrik Santralı 1911 yılında kurulup 1983’e kadar kullanıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2004 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne tahsis edilen Santralistanbul’un mimari projesi, Emre Arolat, Nevzat Sayın ve Han Tümertekin tarafından yönetiliyor. Çağdaş Sanat Müzesi, Enerji Müzesi ve bir kültür ve eğitim merkezini kapsayan proje 118 bin metrekare alana sahip. Santralistanbul aynı zamanda 10. Uluslararası İstanbul Bienali mekânlarından.
FESHANE
56 bin metrekare alan üzerine kurulu Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi, 56 bin metrekare bahçesi peyzaj çalışmasıyla çevre düzenlemesi kapsamında ele alınarak, 18 bin metrekaresi Feshane’deki aktivitelerin katılımcılarına yönelik otopark alanı olarak, 38 bin metrekare ise yürüme yolları, seyir ve dinlenme bölümleri, çocuk parkı, bahçe, restoran ve ana girişe yönlenmiş doğal görünümlü süs havuzundan oluşmaktadır. Etkinlikler, aslına sadık kalınarak restore edilen, 1839 yılında Padişah Abdülmecit’in fermanıyla Osmanlı ordusunun fes ve aba ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan 8 bin metrekarelik dokuma fabrikasında gerçekleştirilmektedir.
FESHANE 56 bin metrekare alan üzerine kurulu Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi, 56 bin metrekare bahçesi peyzaj çalışmasıyla çevre düzenlemesi kapsamında ele alınarak, 18 bin metrekaresi Feshane’deki aktivitelerin katılımcılarına yönelik otopark alanı olarak, 38 bin metrekare ise yürüme yolları, seyir ve dinlenme bölümleri, çocuk parkı, bahçe, restoran ve ana girişe yönlenmiş doğal görünümlü süs havuzundan oluşmaktadır. Etkinlikler, aslına sadık kalınarak restore edilen, 1839 yılında Padişah Abdülmecit’in fermanıyla Osmanlı ordusunun fes ve aba ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan 8 bin metrekarelik dokuma fabrikasında gerçekleştirilmektedir.
KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ (CİBALİ TÜTÜN FABRİKASI) 
1884 yılında kurulan ve 1900’lerin hemen sonrasında faaliyete başlayan Cibali Tütün Fabrikası, tütün işleme ve sigara üretimi için kullanılıyordu. 1925 yılına kadar Fransızlar tarafından işletilen fabrika Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte Devlet işletmesine geçti. 1999-2000 yılları arasında kadir Has Vakfı tarafından restorasyonu tamamlanan bina Kadir Has Üniversitesi olarak bir yüksek öğretim kurumu şeklinde yeniden canlandı.
KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ (CİBALİ TÜTÜN FABRİKASI) 1884 yılında kurulan ve 1900’lerin hemen sonrasında faaliyete başlayan Cibali Tütün Fabrikası, tütün işleme ve sigara üretimi için kullanılıyordu. 1925 yılına kadar Fransızlar tarafından işletilen fabrika Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte Devlet işletmesine geçti. 1999-2000 yılları arasında kadir Has Vakfı tarafından restorasyonu tamamlanan bina Kadir Has Üniversitesi olarak bir yüksek öğretim kurumu şeklinde yeniden canlandı.
1998 Mart’ında başlayan restorasyon çalışması Mimar Mehmet Alper’in danışmanlığında dört yıl sonunda tamamlandı. 35 bin metrekare alan üzerine oturan binalar, 30 Ocak 2002’de hizmete açıldı.
1998 Mart’ında başlayan restorasyon çalışması Mimar Mehmet Alper’in danışmanlığında dört yıl sonunda tamamlandı. 35 bin metrekare alan üzerine oturan binalar, 30 Ocak 2002’de hizmete açıldı.
KÜLTÜR MOZAİĞİ FENER
Fener, İstanbul’un yedi tepesinden birinin üzerine kurulmuş, dik yokuşlu sokaklardan oluşan bir semt. Bizans Dönemi’nde Petrion (kaya) adıyla anılan semt, gerek Bizans Dönemi’nde gerekse Osmanlı Dönemi’nde Rum ailelerin yerleştiği bir semt olmuş. Fener, Haliç’in güney kıyısında Balat ve Ayakapı arasında yer alır. Semtin adını, Bizans Dönemi’nde Haliç surlarında yer alan Fener Kapısı (Porta Phanari) yanındaki kulede sallanan bir fenerden aldığı söylenir. Bu fener Haliç’in kayalık kıyılarını aydınlatarak gemicilere yol gösterirmiş. 1600’lü yıllarda Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Fener’deki Hagios Georgios Kilisesi’ni merkez yapınca semt uluslararası önem kazandı. Soylu ve varlıklı Rum aileler Fener’e yerleştiler. Fener, bugün de Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Gül Camii (Ayia Teodosia Kilisesi), Fener Rum Lisesi, Ayia Maria Kilisesi, Bulgar Kilisesi, Kadın Eserleri Kütüphanesi gibi tarihi yapıları barındıran bir semt.
KÜLTÜR MOZAİĞİ FENER Fener, İstanbul’un yedi tepesinden birinin üzerine kurulmuş, dik yokuşlu sokaklardan oluşan bir semt. Bizans Dönemi’nde Petrion (kaya) adıyla anılan semt, gerek Bizans Dönemi’nde gerekse Osmanlı Dönemi’nde Rum ailelerin yerleştiği bir semt olmuş. Fener, Haliç’in güney kıyısında Balat ve Ayakapı arasında yer alır. Semtin adını, Bizans Dönemi’nde Haliç surlarında yer alan Fener Kapısı (Porta Phanari) yanındaki kulede sallanan bir fenerden aldığı söylenir. Bu fener Haliç’in kayalık kıyılarını aydınlatarak gemicilere yol gösterirmiş. 1600’lü yıllarda Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Fener’deki Hagios Georgios Kilisesi’ni merkez yapınca semt uluslararası önem kazandı. Soylu ve varlıklı Rum aileler Fener’e yerleştiler. Fener, bugün de Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Gül Camii (Ayia Teodosia Kilisesi), Fener Rum Lisesi, Ayia Maria Kilisesi, Bulgar Kilisesi, Kadın Eserleri Kütüphanesi gibi tarihi yapıları barındıran bir semt.
ALTIN BOYNUZ HALİÇ
Bu kentin eşsiz güzelliklerinden biri de Haliç. Kıyısındaki semtleri, yapıları, tarihi dokusu ile sarıp sarmalayan Haliç, İstanbullular için dün de önemliydi, bugün de. Son dönemlerde yapılan uygulamalarla daha da güzelleşen ve adeta koruma altına alınan Haliç, yarın da bizim için
ALTIN BOYNUZ HALİÇ Bu kentin eşsiz güzelliklerinden biri de Haliç. Kıyısındaki semtleri, yapıları, tarihi dokusu ile sarıp sarmalayan Haliç, İstanbullular için dün de önemliydi, bugün de. Son dönemlerde yapılan uygulamalarla daha da güzelleşen ve adeta koruma altına alınan Haliç, yarın da bizim için "altın boynuz" olmaya devam edecek gibi…
GALATA KÖPRÜSÜ’NDEN, SEPETÇİLER KASRI’NA
İskelelerden Asya yakasına, Boğaziçi ve Adalar’a ulaşımı sağlayan vapur seferleri gün boyu hareketli. Topkapı Sarayı Harem bölümü Haliç’i kuş bakışı seyreder. Sahilde bulunan saraya ait 1591 tarihinde 3. Murat döneminde yaptırılan Sepetçiler Kasrı, padişahın donanmayı uğurladığı, limandaki gemileri seyrettiği yer. Donanma sefere çıkmadan önce, saltanat kayıkları da bu rıhtıma bağlanırmış. Sarayburnu akıntısı dışında kalan ve lodosa karşı korunaklı bu rıhtıma sahip. Arkasında ihtişamlı bir tarihi bina, önünde Sarayburnu’nda akıntıya meydan okurcasına bir bir salınan vapurlar. Mekan genel olarak Osmanlı çizgisi korunarak dekore edilmiş.
GALATA KÖPRÜSÜ’NDEN, SEPETÇİLER KASRI’NA İskelelerden Asya yakasına, Boğaziçi ve Adalar’a ulaşımı sağlayan vapur seferleri gün boyu hareketli. Topkapı Sarayı Harem bölümü Haliç’i kuş bakışı seyreder. Sahilde bulunan saraya ait 1591 tarihinde 3. Murat döneminde yaptırılan Sepetçiler Kasrı, padişahın donanmayı uğurladığı, limandaki gemileri seyrettiği yer. Donanma sefere çıkmadan önce, saltanat kayıkları da bu rıhtıma bağlanırmış. Sarayburnu akıntısı dışında kalan ve lodosa karşı korunaklı bu rıhtıma sahip. Arkasında ihtişamlı bir tarihi bina, önünde Sarayburnu’nda akıntıya meydan okurcasına bir bir salınan vapurlar. Mekan genel olarak Osmanlı çizgisi korunarak dekore edilmiş.
BALAT’TA GEÇMİŞİN İZLERİ SAKLI
İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Balat, Haliç’in güney kıyılarında Fener ve Ayvansaray arasında yer alır. Coğrafi konumu ve tarihsel özellikler itibariyle Tarihi Yarımada içinde önemli bir yeri olan Balat, Bizans’tan günümüze kozmopolit kültürüyle dikkat çekicidir. Tarih boyunca ağırlıklı olarak Musevilerin, özellikle de “Sefaradim” diye adlandırılan İspanyol Musevileri’nin yaşadığı bir merkez olarak bilinmekte. Musevilerin dışında Rumlar, Ermeniler ve Türkler de Balat’ta yaşadılar. Semtte yaşayan bu dört ayrı grubun dinsel ve kültürel izleri Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin küçük birer örneği olarak karşımıza çıkıyor.
BALAT’TA GEÇMİŞİN İZLERİ SAKLI İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Balat, Haliç’in güney kıyılarında Fener ve Ayvansaray arasında yer alır. Coğrafi konumu ve tarihsel özellikler itibariyle Tarihi Yarımada içinde önemli bir yeri olan Balat, Bizans’tan günümüze kozmopolit kültürüyle dikkat çekicidir. Tarih boyunca ağırlıklı olarak Musevilerin, özellikle de “Sefaradim” diye adlandırılan İspanyol Musevileri’nin yaşadığı bir merkez olarak bilinmekte. Musevilerin dışında Rumlar, Ermeniler ve Türkler de Balat’ta yaşadılar. Semtte yaşayan bu dört ayrı grubun dinsel ve kültürel izleri Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin küçük birer örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Balat’ta özellikle Ortodoks Rumlar’ın kiliselerine, ayazmalarına ve okullarına rastlamak mümkün. Bu tarihi semt bugün Türkler’in yoğunlukta olduğu fakir bir yerleşim bölgesi durumunda. Eskiden Rum, Ermeni ve Musevilerin yaşadığı ve üç katlı cumbalı evler hala ayakta ancak pek çoğu bakımsız. Son dönemlerde yapılan restorasyon çalışmaları ile binalar sanat merkezlerine dönüştürülüyor.
Balat’ta özellikle Ortodoks Rumlar’ın kiliselerine, ayazmalarına ve okullarına rastlamak mümkün. Bu tarihi semt bugün Türkler’in yoğunlukta olduğu fakir bir yerleşim bölgesi durumunda. Eskiden Rum, Ermeni ve Musevilerin yaşadığı ve üç katlı cumbalı evler hala ayakta ancak pek çoğu bakımsız. Son dönemlerde yapılan restorasyon çalışmaları ile binalar sanat merkezlerine dönüştürülüyor.
Balat semtinde sahildeki dökme demirden yapılma küçük Bulgar Kilisesi ve az ötede Fener Rum Ortodoks Baş Kilisesi ve kiremit rengi ile ilgi çeken Fener Rum Okulu dikkat çekiyor.
FENER RUM LİSESİ (KIRMIZI MEKTEP)
Fener’in dik yokuşlarından bakılınca görkemli, Fener’in küçük evleri arasında sıkışmış devasa kırmızı yapı göze çarpar. 1881 yılında, mimar Dimaolis tarafından yapılan Fener Rum Lisesi nam-ı diğer Kırmızı Mektep, çok az sayıda öğrenci ile de olsa halen eğitim veren özel bir erkek lisesidir. Tamamen tuğla olan bina, herhangi bir üsluba bağlı kalmadan inşa edilmiş. Fener’de, dikkat çekici yapılardan bir diğeri ise Haliç çevresinde hemen her yerden görülen Fener Rum Erkek Lisesi. Özgün mimarisi, görkemli yapısı ve kırmızı tuğladan örülmüş duvarlarıyla hemen dikkati çeken bu okul Kırmızı Mektep adıyla da bilinir. Bu okulun hemen yanında ki Yuvakimyon Rum Kız Lisesi ve Patrikhane yakınındaki Maraşlı Rum İlkokulu, semtin tarihindeki Rum azınlığa ait eğitim kurumları. Fener’deki eski bir Bizans yapısı ise günümüzde Kadın Eserleri Kütüphanesi olarak hizmet vermekte.
Balat semtinde sahildeki dökme demirden yapılma küçük Bulgar Kilisesi ve az ötede Fener Rum Ortodoks Baş Kilisesi ve kiremit rengi ile ilgi çeken Fener Rum Okulu dikkat çekiyor. FENER RUM LİSESİ (KIRMIZI MEKTEP) Fener’in dik yokuşlarından bakılınca görkemli, Fener’in küçük evleri arasında sıkışmış devasa kırmızı yapı göze çarpar. 1881 yılında, mimar Dimaolis tarafından yapılan Fener Rum Lisesi nam-ı diğer Kırmızı Mektep, çok az sayıda öğrenci ile de olsa halen eğitim veren özel bir erkek lisesidir. Tamamen tuğla olan bina, herhangi bir üsluba bağlı kalmadan inşa edilmiş. Fener’de, dikkat çekici yapılardan bir diğeri ise Haliç çevresinde hemen her yerden görülen Fener Rum Erkek Lisesi. Özgün mimarisi, görkemli yapısı ve kırmızı tuğladan örülmüş duvarlarıyla hemen dikkati çeken bu okul Kırmızı Mektep adıyla da bilinir. Bu okulun hemen yanında ki Yuvakimyon Rum Kız Lisesi ve Patrikhane yakınındaki Maraşlı Rum İlkokulu, semtin tarihindeki Rum azınlığa ait eğitim kurumları. Fener’deki eski bir Bizans yapısı ise günümüzde Kadın Eserleri Kütüphanesi olarak hizmet vermekte.
Karaköy'den Eminönü kıyılarına bakmanın güzelliği nerede var?
Karaköy'den Eminönü kıyılarına bakmanın güzelliği nerede var?
Galata Köprüsü sadece iki yakayı birbire bağlamıyor. üzerindeki balık tutanları, altındaki restoran ve kafeleri ile dinlenmek, dertleşmek isteyen insanlar için nefes alabilecekleri anları da taşıyor.
Galata Köprüsü sadece iki yakayı birbire bağlamıyor. üzerindeki balık tutanları, altındaki restoran ve kafeleri ile dinlenmek, dertleşmek isteyen insanlar için nefes alabilecekleri anları da taşıyor.
ZEYREKHANE
Unkapanı’ndan Aksaray’a doğru, Haliç’i ve Marmara’yı kucaklayan görüntüsüyle Zeyrekhane Molla Zeyrek Camii’nin hemen yanında yer alıyor. Fatih Belediyesi ile Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nın işbirliği sonucu birkaç tonozu ayakta kalabilen bir harabe halindeki Pantokrator Manastır Camii ve Medresesi’nin bir bölümünün restorasyonu sonucu Zeyrekhane adıyla hizmete açıldı. Zeyrek, Bizans’ın surlarla çevrildiği ilk dönemlerde Pantokrator Manastırı’nın kurulmasıyla gözde bir semt olmuş, İstanbul’un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından seçkin bir Müslüman mahallesine dönüştürülmüştür. Fatih’in Ayasofya’da papaz odalarında kurduğu ilk üniversiteden sonra Pantokrator Manastır Camii ve Medresesi İstanbul Üniversitesi’nin temeli oldu.
ZEYREKHANE Unkapanı’ndan Aksaray’a doğru, Haliç’i ve Marmara’yı kucaklayan görüntüsüyle Zeyrekhane Molla Zeyrek Camii’nin hemen yanında yer alıyor. Fatih Belediyesi ile Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nın işbirliği sonucu birkaç tonozu ayakta kalabilen bir harabe halindeki Pantokrator Manastır Camii ve Medresesi’nin bir bölümünün restorasyonu sonucu Zeyrekhane adıyla hizmete açıldı. Zeyrek, Bizans’ın surlarla çevrildiği ilk dönemlerde Pantokrator Manastırı’nın kurulmasıyla gözde bir semt olmuş, İstanbul’un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından seçkin bir Müslüman mahallesine dönüştürülmüştür. Fatih’in Ayasofya’da papaz odalarında kurduğu ilk üniversiteden sonra Pantokrator Manastır Camii ve Medresesi İstanbul Üniversitesi’nin temeli oldu.
HALİÇ EMİN BİR LİMAN
Haliç tarih boyunca Avrupa yakasını ikiye ayıran doğal ve çok emin bir liman oldu. Yaklaşık 8 kilometre uzunluğundaki Haliç’in en geniş yeri Boğaz tarafındaki girişi. Dip tarafta iki dere sularını Haliç’e boşaltıyor. Gel-git olayı ve akıntı olmayan suların etrafındaki bereketli topraklar, bol balık, tatlı su dereleri ve şeklinden dolayı “Altın Boynuz” ismini almış. Bizans devrinde girişine gerilen zincir düşman donanmalarının kuşatmasını önlemiş. Haliç kıyıları zaman zaman bazıları askeri amaçlı olan köprüler ile bağlanmış.
HALİÇ EMİN BİR LİMAN Haliç tarih boyunca Avrupa yakasını ikiye ayıran doğal ve çok emin bir liman oldu. Yaklaşık 8 kilometre uzunluğundaki Haliç’in en geniş yeri Boğaz tarafındaki girişi. Dip tarafta iki dere sularını Haliç’e boşaltıyor. Gel-git olayı ve akıntı olmayan suların etrafındaki bereketli topraklar, bol balık, tatlı su dereleri ve şeklinden dolayı “Altın Boynuz” ismini almış. Bizans devrinde girişine gerilen zincir düşman donanmalarının kuşatmasını önlemiş. Haliç kıyıları zaman zaman bazıları askeri amaçlı olan köprüler ile bağlanmış.
KARŞI KIYI DA ZENGİN
Karşı kıyıda; Kasımpaşa’daki büyük sahil binası (19’uncu yüzyıl) Deniz Kuvvetleri’ne ait. Gemi çıpa ve demir demirleri atölyesi olan eski, 8 kubbeli bir yapı Koç ailesi tarafından tamir ettirilip maket, model, makine ve denizcilik alet ve edevatlarının teşhir edildiği bir müze haline getirilmiş. Aynı semtteki Aynalı Kavak Kasrı, Haliç Saraylarının günümüze gelmiş tek kısmı ve müze olarak ziyarete açık.
KARŞI KIYI DA ZENGİN Karşı kıyıda; Kasımpaşa’daki büyük sahil binası (19’uncu yüzyıl) Deniz Kuvvetleri’ne ait. Gemi çıpa ve demir demirleri atölyesi olan eski, 8 kubbeli bir yapı Koç ailesi tarafından tamir ettirilip maket, model, makine ve denizcilik alet ve edevatlarının teşhir edildiği bir müze haline getirilmiş. Aynı semtteki Aynalı Kavak Kasrı, Haliç Saraylarının günümüze gelmiş tek kısmı ve müze olarak ziyarete açık.
İstanbul'un haliç kıyıları diğer kıyılarından faklıdır.
İstanbul'un haliç kıyıları diğer kıyılarından faklıdır.
Burası şehrin içine kıvrılan bir körfez gibi durgun ama iş dünyasının temposundan dolayı hızlı yaşanan bir bölgedir.
Burası şehrin içine kıvrılan bir körfez gibi durgun ama iş dünyasının temposundan dolayı hızlı yaşanan bir bölgedir.
Haliç'te ilk fabrikalarının kurulu olması tarihi yapısını ve günümüze gelen sosyo-kültürel yapısını etkilemiştir.
Haliç'te ilk fabrikalarının kurulu olması tarihi yapısını ve günümüze gelen sosyo-kültürel yapısını etkilemiştir.
Haliç, Eminönü'ne doğru gidildiğinde Boğaz'la buluşmaya giderken berraklaşır.
Haliç, Eminönü'ne doğru gidildiğinde Boğaz'la buluşmaya giderken berraklaşır.
Kıyı boyunca sergilenen mimarinin birbirinden çok farklı olmasının zemininde, İstanbul'un yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması yatar.
Kıyı boyunca sergilenen mimarinin birbirinden çok farklı olmasının zemininde, İstanbul'un yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması yatar.
Haliç'in Balat ve Kasımpaşa kıyıları daha durgun olsa da Eminönü ve Sirkeci'ye doğru akıntıların artmasından kıpırdanmaya başlar.
Haliç'in Balat ve Kasımpaşa kıyıları daha durgun olsa da Eminönü ve Sirkeci'ye doğru akıntıların artmasından kıpırdanmaya başlar.
Burada köprülerden geçiş sağlayan yolcular motorlarla da karşıdan karşıya geçmeye başlarlar.
Burada köprülerden geçiş sağlayan yolcular motorlarla da karşıdan karşıya geçmeye başlarlar.
Eminönü, sınırlarında misafir ettiği camilerle zenginliğine zenginlik katar.
Eminönü, sınırlarında misafir ettiği camilerle zenginliğine zenginlik katar.
Burada binaların boyunun kısa olması, semtin deniz havası ile buluşmasını sağlayan bir özellik katar.
Burada binaların boyunun kısa olması, semtin deniz havası ile buluşmasını sağlayan bir özellik katar.
GALATA KÖPRÜSÜ
Avrupa trenlerinin son durağı 1890 tarihli Sirkeci İstasyonu da burada bulunur. Eskisi Haliç içlerine taşınan yeni Galata Köprüsü türünün en büyük örneği. Orta kısmı belirli günlerde açılıyor ve büyük tonajlı gemilerin trafiğine olanak sağlanıyor. Köprü üstü yaya ve oto trafiği ile ve de sunduğu manzara ile hareketli ve güzel.
GALATA KÖPRÜSÜ Avrupa trenlerinin son durağı 1890 tarihli Sirkeci İstasyonu da burada bulunur. Eskisi Haliç içlerine taşınan yeni Galata Köprüsü türünün en büyük örneği. Orta kısmı belirli günlerde açılıyor ve büyük tonajlı gemilerin trafiğine olanak sağlanıyor. Köprü üstü yaya ve oto trafiği ile ve de sunduğu manzara ile hareketli ve güzel.
HALİÇ TERSANELERİ 
Osmanlı teknoloji ve sanayi tarihinin önde gelen tesislerinden olan Haliç Tersaneleri, Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri olmak üzere üç tersaneden oluşuyor. 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan tersanelerden Haliç ve Camialtı Tersaneleri günümüzde Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’ne, Taşkızak Tersanesi ise, T.C. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı. İşlevini sürdüren tersanelerde gemi inşa kızakları, kuru havuzlar, vinçler olmakla birlikte, tasarım, modelleme, döküm atölyeleri, motor bakım ve onarım fabrikaları yer alıyor.
HALİÇ TERSANELERİ Osmanlı teknoloji ve sanayi tarihinin önde gelen tesislerinden olan Haliç Tersaneleri, Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri olmak üzere üç tersaneden oluşuyor. 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan tersanelerden Haliç ve Camialtı Tersaneleri günümüzde Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’ne, Taşkızak Tersanesi ise, T.C. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı. İşlevini sürdüren tersanelerde gemi inşa kızakları, kuru havuzlar, vinçler olmakla birlikte, tasarım, modelleme, döküm atölyeleri, motor bakım ve onarım fabrikaları yer alıyor.
DÖNÜŞEN HALİÇ...
Tarihi Yarımada ile Beyoğlu yakasını birbirinden ayıran Haliç, 8 kilometrelik doğal ve güvenli bir liman olarak tarih boyunca birçok farklı kültüre ev sahipliği yaptı. Bizans’ın sarayları, surları, kiliseleri; Osmanlı’nın köşkleri, camileri ve hamamlarının yanı sıra, birçok ulus ve inançtan insanın barındığı tarihi evler, aynı zamanda Altın Boynuz olarak adlandırılan Haliç’in kıyılarını süslüyor.
Yıllarca endüstriyel atıklarla kirlenen ve ihmal edilen Haliç’te 1980’lerden beri sürdürülen çalışmalar sonucunda, dört binden fazla yapı istimlak edilip, iş yerleri şehir dışındaki yeni merkezlere nakledildi, kıyılar park ve bahçeler ile çevrildi, ilk defa inşa edilen dev kanal sistemleri ve kolektörler ile sular temizlendi. Böylece Haliç hak ettiği değere kavuşarak tekrar İstanbulluların gözde kültür ve turizm bölgesi haline geldi. Özellikle son yıllarda gerçekleştirilen kentsel dönüşüm ve restorasyon projeleriyle gündemden düşmeyerek, mimarlık camiasının dikkatini üzerine çeken Haliç kıyılarında sürdürülen çalışmaları bir araya topladık.
DÖNÜŞEN HALİÇ... Tarihi Yarımada ile Beyoğlu yakasını birbirinden ayıran Haliç, 8 kilometrelik doğal ve güvenli bir liman olarak tarih boyunca birçok farklı kültüre ev sahipliği yaptı. Bizans’ın sarayları, surları, kiliseleri; Osmanlı’nın köşkleri, camileri ve hamamlarının yanı sıra, birçok ulus ve inançtan insanın barındığı tarihi evler, aynı zamanda Altın Boynuz olarak adlandırılan Haliç’in kıyılarını süslüyor. Yıllarca endüstriyel atıklarla kirlenen ve ihmal edilen Haliç’te 1980’lerden beri sürdürülen çalışmalar sonucunda, dört binden fazla yapı istimlak edilip, iş yerleri şehir dışındaki yeni merkezlere nakledildi, kıyılar park ve bahçeler ile çevrildi, ilk defa inşa edilen dev kanal sistemleri ve kolektörler ile sular temizlendi. Böylece Haliç hak ettiği değere kavuşarak tekrar İstanbulluların gözde kültür ve turizm bölgesi haline geldi. Özellikle son yıllarda gerçekleştirilen kentsel dönüşüm ve restorasyon projeleriyle gündemden düşmeyerek, mimarlık camiasının dikkatini üzerine çeken Haliç kıyılarında sürdürülen çalışmaları bir araya topladık.
HALİÇ TEMİZLENİYOR
1950 yıllarından itibaren başlayan kirlenme 1980’den beri süregelen çalışmalar ile düzelmiş. En büyük hamlelerden birisi sonucu Haliç kıyılarında dört binden fazla yapı istimlak edilip, iş yerleri şehir dışındaki yeni merkezlere nakledilmiş, kıyıları park ve bahçeler ile çevrilmiş, ilk defa inşa edilen dev kanal sistemleri ve kolektörler ile sular temizlenmiş. Sahil boyu devam eden surlardan ancak, ikinci Atatürk köprüsü sonrası ile üçüncü, eski Galata Köprüsü civarında ki bölümler günümüze gelebilmiş. Balat semtinde sahildeki dökme demirden yapılma küçük Bulgar Kilisesi ve az ötede Fener Rum Ortodoks Baş Kilisesi ve kiremit rengi ile ilgi çeken Fener Rum Okulu dikkat çekiyor.
HALİÇ TEMİZLENİYOR 1950 yıllarından itibaren başlayan kirlenme 1980’den beri süregelen çalışmalar ile düzelmiş. En büyük hamlelerden birisi sonucu Haliç kıyılarında dört binden fazla yapı istimlak edilip, iş yerleri şehir dışındaki yeni merkezlere nakledilmiş, kıyıları park ve bahçeler ile çevrilmiş, ilk defa inşa edilen dev kanal sistemleri ve kolektörler ile sular temizlenmiş. Sahil boyu devam eden surlardan ancak, ikinci Atatürk köprüsü sonrası ile üçüncü, eski Galata Köprüsü civarında ki bölümler günümüze gelebilmiş. Balat semtinde sahildeki dökme demirden yapılma küçük Bulgar Kilisesi ve az ötede Fener Rum Ortodoks Baş Kilisesi ve kiremit rengi ile ilgi çeken Fener Rum Okulu dikkat çekiyor.
Karşı kıyıda; Kasımpaşa’daki büyük sahil binası (19. yüzyıl) Deniz Kuvvetlerine ait. Gemi çıpa ve demir demirleri atölyesi olan eski, sekiz kubbeli bir yapı Koç ailesi tarafından tamir ettirilip maket, model, makine ve denizcilik alet ve edevatlarının teşhir edildiği bir müze haline getirilmiş. Aynı semtteki Aynalı Kavak Kasrı, Haliç Saraylarının günümüze gelmiş tek kısmı ve müze olarak ziyarete açık.
Karşı kıyıda; Kasımpaşa’daki büyük sahil binası (19. yüzyıl) Deniz Kuvvetlerine ait. Gemi çıpa ve demir demirleri atölyesi olan eski, sekiz kubbeli bir yapı Koç ailesi tarafından tamir ettirilip maket, model, makine ve denizcilik alet ve edevatlarının teşhir edildiği bir müze haline getirilmiş. Aynı semtteki Aynalı Kavak Kasrı, Haliç Saraylarının günümüze gelmiş tek kısmı ve müze olarak ziyarete açık.
RUM PATRİKANESİ, MİMARİ YAPISIYLA ÖNE ÇIKIYOR
Sadrazam Ali Paşa Caddesi’ndeki Patrikhane, Ortodoks Rumlarının en kutsal mekanı. 1602 yılında bugünkü binasına taşınan Patrikhane, şimdiki görüntüsüne 1800’lü yıllarda yapılan esaslı restorasyonla kavuştu. Patrikhaneye üçlü bir kapıdan giriliyor. Basamaktan yukarı doğru çıkıldığında ana kapı karşımıza geliyor. Soldaki kapıdan patrikhane kilisesi Aya Yorgi’ye geçiliyor. Bina 1700’lerde bazilika tipinde inşa edilmiş. Çeşitli kiliselerde bulunan üç taşınabilir ikon da burada toplanmış. Bu gibi ikonlardan bütün dünyada sadece on, onbeş tane bulunuyor.
RUM PATRİKANESİ, MİMARİ YAPISIYLA ÖNE ÇIKIYOR Sadrazam Ali Paşa Caddesi’ndeki Patrikhane, Ortodoks Rumlarının en kutsal mekanı. 1602 yılında bugünkü binasına taşınan Patrikhane, şimdiki görüntüsüne 1800’lü yıllarda yapılan esaslı restorasyonla kavuştu. Patrikhaneye üçlü bir kapıdan giriliyor. Basamaktan yukarı doğru çıkıldığında ana kapı karşımıza geliyor. Soldaki kapıdan patrikhane kilisesi Aya Yorgi’ye geçiliyor. Bina 1700’lerde bazilika tipinde inşa edilmiş. Çeşitli kiliselerde bulunan üç taşınabilir ikon da burada toplanmış. Bu gibi ikonlardan bütün dünyada sadece on, onbeş tane bulunuyor.
MİNİATURK
Türkiye'nin ilk Miniaturk projesinin temeli, Haziran 2001’de atıldı, Mayıs 2003 yılında ise hizmete açıldı. Toplam 60 bin metrekare alan üzerine kurulan Miniaturk’te, 15 bin metrekare maket alanı, 40 bin metrekare yeşil ve açık alan, 3 bin 500 metrekare kapalı alan, 2 bin metrekare havuz ve suyolu, 500 araçlık otopark yer alıyor. 
Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilmiş eserlerin 1/25 ölçekli maketlerinin bulunduğu Miniaturk’te yer alan eserlerden bazıları şunlar: Ayasofya, Selimiye, Rumeli Hisarı, Galata Kulesi, Safranbolu Evleri, Sümeli (Sümela) Manastırı, Kubbet-üs Sahra, Nemrut Dağı Kalıntıları, Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi, Ecyad Kalesi.
MİNİATURK Türkiye'nin ilk Miniaturk projesinin temeli, Haziran 2001’de atıldı, Mayıs 2003 yılında ise hizmete açıldı. Toplam 60 bin metrekare alan üzerine kurulan Miniaturk’te, 15 bin metrekare maket alanı, 40 bin metrekare yeşil ve açık alan, 3 bin 500 metrekare kapalı alan, 2 bin metrekare havuz ve suyolu, 500 araçlık otopark yer alıyor. Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilmiş eserlerin 1/25 ölçekli maketlerinin bulunduğu Miniaturk’te yer alan eserlerden bazıları şunlar: Ayasofya, Selimiye, Rumeli Hisarı, Galata Kulesi, Safranbolu Evleri, Sümeli (Sümela) Manastırı, Kubbet-üs Sahra, Nemrut Dağı Kalıntıları, Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi, Ecyad Kalesi.
RAHMİ KOÇ SANAYİ MÜZESİ
İlk bölümü 1996 yılında açılan Rahmi Koç Sanayi Müzesi, iki temel binadan ve açık alanlardan oluşuyor. Sultan III. Ahmet (1703-1730) zamanında 12. yüzyıldan kalma bir Bizans binasının temelleri üzerine kurulmuş olan eski Osmanlı Lengerhanesi 1991 yılında Rahmi M. Koç Müzesi ve Kültür Vakfı tarafından satın alınarak restore edilmiş, orijinal binaya camlı bir rampa ile geçilen yeraltı galerisi ilave edilerek ve Aralık 1994'de hizmete açılmıştır. 
1861 yılında Osmanlı Deniz Hatları Şirketi (Şirket-i Hayriye) tarafından kendi gemilerinin bakım ve onarımını yapmak üzere yapılmış olan Hasköy Tersanesi de 1996 yılında Rahmi Koç Vakfı tarafından alınmış, 14 terk edilmiş bina ve tarihi kızak orijinaline sadık kalınarak restore edilmiştir. Müzenin bu ikinci kısmı ise Temmuz 2001'de hizmete başlamıştır. Müzenin toplam 11.250 metrekarelik kapalı alanı bulunuyor.
RAHMİ KOÇ SANAYİ MÜZESİ İlk bölümü 1996 yılında açılan Rahmi Koç Sanayi Müzesi, iki temel binadan ve açık alanlardan oluşuyor. Sultan III. Ahmet (1703-1730) zamanında 12. yüzyıldan kalma bir Bizans binasının temelleri üzerine kurulmuş olan eski Osmanlı Lengerhanesi 1991 yılında Rahmi M. Koç Müzesi ve Kültür Vakfı tarafından satın alınarak restore edilmiş, orijinal binaya camlı bir rampa ile geçilen yeraltı galerisi ilave edilerek ve Aralık 1994'de hizmete açılmıştır. 1861 yılında Osmanlı Deniz Hatları Şirketi (Şirket-i Hayriye) tarafından kendi gemilerinin bakım ve onarımını yapmak üzere yapılmış olan Hasköy Tersanesi de 1996 yılında Rahmi Koç Vakfı tarafından alınmış, 14 terk edilmiş bina ve tarihi kızak orijinaline sadık kalınarak restore edilmiştir. Müzenin bu ikinci kısmı ise Temmuz 2001'de hizmete başlamıştır. Müzenin toplam 11.250 metrekarelik kapalı alanı bulunuyor.
PİYER LOTİ’DEN HALİÇ’E BAKMAK
Eyüp’te bulunan Piyer Loti, Eyüp Cami’nin üst kısmında, Eyüp Mezarlığı aralarında dolaşarak çıkılan ya da teleferik ile ulaşabileceğiniz bir mekân. Bu mekânda Haliç’i günün her vaktinde manzaraya doymadan izleyebilirsiniz. İstanbul aşığı Fransız şair ve yazar ünlü Piyer Loti, sık sık buraya geldiği için mekana adı verilmiş.
PİYER LOTİ’DEN HALİÇ’E BAKMAK Eyüp’te bulunan Piyer Loti, Eyüp Cami’nin üst kısmında, Eyüp Mezarlığı aralarında dolaşarak çıkılan ya da teleferik ile ulaşabileceğiniz bir mekân. Bu mekânda Haliç’i günün her vaktinde manzaraya doymadan izleyebilirsiniz. İstanbul aşığı Fransız şair ve yazar ünlü Piyer Loti, sık sık buraya geldiği için mekana adı verilmiş.
Son dönemlerde popüler olan ve İstanbul’un yakın tarihinin anlatıldığı kitapların yolu mutlaka Haliç’ten geçiyor. Eski ve önemli bir yerleşim yeri olan Haliç’i gezerken kitaplarda anlatılan sokaklar, evler, hatta parke taşlarını bile bulmak mümkün. İstanbul’da günlük gezi yapmak isteyenler için sırasıyla bir kıyısında Eminönü, Unkapanı, Cibali, Fener, Balat, Ayvansaray, Eyüp, Silahtar, Hasköy, Sütlüce, Halıcıoğlu, Alibeyköy diğer kıyısında Karaköy, Kasımpaşa birbirinden ilginç ve sahici yaşam alanlarıyla bizi bekliyor.
Son dönemlerde popüler olan ve İstanbul’un yakın tarihinin anlatıldığı kitapların yolu mutlaka Haliç’ten geçiyor. Eski ve önemli bir yerleşim yeri olan Haliç’i gezerken kitaplarda anlatılan sokaklar, evler, hatta parke taşlarını bile bulmak mümkün. İstanbul’da günlük gezi yapmak isteyenler için sırasıyla bir kıyısında Eminönü, Unkapanı, Cibali, Fener, Balat, Ayvansaray, Eyüp, Silahtar, Hasköy, Sütlüce, Halıcıoğlu, Alibeyköy diğer kıyısında Karaköy, Kasımpaşa birbirinden ilginç ve sahici yaşam alanlarıyla bizi bekliyor.
Fatih Sultan Mehmet zamanında camiye dönüştürülen bu yapının tarihi 12’nci yüzyılın ilk çeyreğine dek uzanıyor. Binanın bütünü, Fatih zamanında camiye çevrilmiş olmakla birlikte şu sıralarda yalnız güney kısmı cami olarak kullanılıyor. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra, kendi cami ve külliyesini yaptırıncaya kadar, Pantokrator’un ayakta kalmış binalarını medreseye çevirdi. Başına da o dönemin önemli bilginlerinden Zeyrek Mehmet Efendi’yi getirdi. Bu nedenle bu yapı ve içinde yer aldığı semt “Zeyrek” olarak adlandırılıyor.

Zeyrehane’de tam sırtınızda Zeyrek Camii, önünüzde Süleymaniye, bakış açınıza göre Haliç, Karaköy Limanı, Üsküdar, Kız Kulesi ve Kadıköy’e kadar uzanan muhteşem bir manzara var. Tarihi dokuya sadık kalınarak restore edilen mekânın iç dekorasyonunda geleneksel Türk motifleri hâkim.
Fatih Sultan Mehmet zamanında camiye dönüştürülen bu yapının tarihi 12’nci yüzyılın ilk çeyreğine dek uzanıyor. Binanın bütünü, Fatih zamanında camiye çevrilmiş olmakla birlikte şu sıralarda yalnız güney kısmı cami olarak kullanılıyor. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra, kendi cami ve külliyesini yaptırıncaya kadar, Pantokrator’un ayakta kalmış binalarını medreseye çevirdi. Başına da o dönemin önemli bilginlerinden Zeyrek Mehmet Efendi’yi getirdi. Bu nedenle bu yapı ve içinde yer aldığı semt “Zeyrek” olarak adlandırılıyor. Zeyrehane’de tam sırtınızda Zeyrek Camii, önünüzde Süleymaniye, bakış açınıza göre Haliç, Karaköy Limanı, Üsküdar, Kız Kulesi ve Kadıköy’e kadar uzanan muhteşem bir manzara var. Tarihi dokuya sadık kalınarak restore edilen mekânın iç dekorasyonunda geleneksel Türk motifleri hâkim.