İstanbul Boğazı'nın buzla kaplandığı günler
Şimdi "Kanal İstanbul" projesi ile gündeme gelen İstanbul Boğazı, 1954 yılında Tuna Nehri'nden gelen buz kütleleri ile dolmuş ve su yolu ulaşımı sekteye uğramıştı.
Kaynakça : Özel Haber | 16.12.2019 - 13:17:07

İstanbul Boğazı’nda, kayıtları günümüze dek ulaşmış ilk buzlanma 401’de oldu ve 20 gün sürdü. Boğaz ve Haliç birçok kez 'dondu.' Sonuncusu 1954’teydi. 23 Şubat 1954 tarihli gazeteler, karın İstanbul’daki hayatı felce uğrattığını yazıyorlardı.

Ama ertesin gün olacakları kimse tahmin etmemişti. 24 Şubat’ta Romanya’dan Karadeniz’e dökülen Tuna Nehri’nden koparak gelen buzlar, Boğaz’ın girişini kapladı.

500 metrekarelik alanı kaplayan buz parçaları aynı akşam Boğaz’dan içeri girmeye başladı. Önce Tarabya koyu, gece yarısına doğru Kanlıca, Anadolu Hisarı ve Kandilli açıkları buzlarla doldu.

Boğaz’daki vapur seferleri iptal edildi. Günler geçtikçe buzlar ilerledi; Üsküdar, Haydarpaşa derken Marmara Denizi’ne geçmeye başladı. Buzların üstüne çıkmak yasaklandı. İstanbul halkı kıyılarda toplandı, bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi.

Daha cesur olanlar ise buzların üstüne çıktılar, kimileri Türk bayrağı dikti, kimileri de kolkola girerek poz verdi.

6 Mart’ta havaların ısınmasıyla buzlar erimeye başladı ve İstanbul’un çetin kışından geriye anılar ve fotoğraflar kaldı.

İstanbul Boğazı, sadece İstanbul'un değil dünyanın da göz bebeği. 1954 yılının Şubat ayında İstanbullular bir sürpriz ile karşılaştılar.

İstanbul Boğazı'nın üzerinde büyük su kütleleri taşınmıştı.

Bu durumu eğlenceye çevirenler de oldu.

Boğazın üzerindeki buzlara çıkarak fotoğraf çektirenler için durum çok da kötü görünmüyordu.

Ancak buzullar eriyene kadar, su yolu taşımacılığı ciddi boyutta sekteye uğradı.

O şubat ayı tüm yurtta çok çetin geçti. Bize 1954 şubat ayından bu görüntüler yadigar kaldı.

Boğaz'da o güne kadar görülmemiş olan kar sahneleri, zamanın yayın organı olan gazeteleri tarafından günlerce yayınlandı. Balıkçılıkla geçinenler balık avlayamadı. İstanbullu önemli bir besin kaynağından eksik kaldı.

Deniz taşıtları ve ticari gemiler geçiş yapamadı, mağduriyetler arttı. İstanbul'un deniz görmeyen halk, durumu gözleri ile görmek için akın akın Boğaz kıyılarına koştu.

Buna "bir görsel şölen" diyen de çıkabilir ama bugün bizim başımıza geldiğini düşündüğümüzde bunun ürkütücü boyutları olan ve insanı dehşete düşüren "ciddi bir felaket" olduğunu görebiliriz.