İstanbul'da esnaf adımları

İstanbul esnafı bugün iş yeri açılışlarında eğer tek kişilik bir işletme kuracaksa İSTESOB'a, tek ya da çoklu bir şirket olacaksa da İTO'ya kayıt yaptırmakla yükümlü. Bu iki kurumun da tarihi bir bakıma İstanbul’un, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethine kadar dayanır.
İstanbul'da esnaf adımları

İstanbul üç imparatorluğa yayılan 8 bin 500 yıllık tarihinin derinliklerinde ticaretin önemli merkezi olması ile de diğer illerden ayrılır. İstanbul tarihindeki ticarette en önemli yeri “esnaf ve sanatkarlar” kaplar. Esnaf teşkilatlarıysa gerek ekonomik hayatın sürdürülmesinde, gerekse sosyal hayatın belli kriterlere bağlanmasında daima ağırlık ve önemini korunur.


KIRŞEHİR’DEN İSTANBUL’A

Selçuklular dönemi ile Osmanlının yükseliş döneminde meslek kolları Zaviyeler halinde örgütleniyordu. Geleneğe göre Ahi Evren 32 mesleği birleştirmişti ve hepsinin de Ahi Babası idi. Aslında Ahi Evran-ı Veli’nin yaşadığı 12-13'üncü yüzyıldan, İstanbul’un fethine kadar süreçte esnaf ve sanatkarların merkezi Kırşehir oldu. İstanbul’un fethinden sonra Kırşehir saygınlığını yine sürdürse de siyasette, ekonomide, askerlikte, kültürde hemen her alanda olduğu gibi esnaf ve sanatkarlar için de fiili merkez İstanbul oldu.

Esnaf ve sanatkarlığın yolu Ahilik’ti. Ahiliğin yükseliş döneminde Ahi Evran-ı Veli, Hacı Bektaş Veli, Mevlâna, Yunus Emre, Fatma Bacı, Baba İlyas, Şeyh Edebali, Abdal Musa, Aşık Paşa gibi manevi önderler var. Fetih sonrası İstanbul esnaf ve sanatkarlığının bağlandığı Bayrami Ahilik, Hacı Bayram’ın hilafetini bizzat bıraktığı Göynüklü Emir Sıkkini, Bıçakçı Ömer Dede’den yürümüştü.

SARAÇHANEBAŞI’NDA SARAÇLAR SİTESİ KURULDU

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldıktan sonra, o çağın en önemli mesleği olan saraçlığa büyük bir önem verdi ve bugün de Saraçhanebaşı denen yere bir “Saraçlar Sitesi” kurarak kentteki bütün saraçları buraya topladı. Onlara bir de ferman vererek, görevlerini ve haklarını, kendilerine ve herkese bildirdi. Burada yalnız Saraçlığın yapılmasını ve başka yerde de saraçlık yapılmamasını, mesleğin ürünlerinin de yalnız burada satılmasını kesinlikle belirtti.


PADİŞAHLAR FERMAN YAYINLADI

Sonradan özellikle saraçlarla başkaları arasında bazı sorunlar çıktı. O zaman bu ferman hükümlerinin yürürlükte olduğunun belirtilmesi gerekli oldu. Bunun üzerine sırasıyla, 2. Beyazıt, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Sultan 2. Selim, Sultan 1. Ahmet, Sultan İbrahim, Sultan 2. Ahmet, Sultan 2. Mustafa, Sultan 1. Mahmut, Sultan 3. Mustafa, Sultan 1. Abdülhamit, Sultan 3. Selim ve Sultan 2. Mahmut da fermanlar verdiler.

EN EKSİ ESNAF ODASI SARAÇLARA AİT

İstanbul’un en eski Esnaf Odası olduğunun belgesi olan bu fermanları, Saraçlar Odası yüzyıllarca muhafaza etti. Sonra 1940’lı yılların sonlarında zamanın Saraçlar Odası (Derneği) Başkanı Rıfat Eserova, Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Örgüt ile birlikte bu fermanları, Topkapı Sarayı Müzesi’ne teslim etti. İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İSTESOB) 2003 yılında, İstanbul’un fethinin 550. yılını kutlama törenleri vasıtasıyla fermanların filmlerini aldı, tablolarını yaptırdı ve sergiledi.

Saraçhanebaşı, sadece Saraçlar Odası’nın tarihi bakımından değil bütün teşkilat açısından büyük önem taşıyor. Osmanlı tarihi boyunca, İstanbul esnaf ve sanatkarlığının merkezi, daima Saraçhanebaşı, Fatih, Sarıgüzel ve çevresi oldu.

ZAVİYELER’DEN LONCA’YA

Fatih Sultan Mehmet’ten yaklaşık bir asır sonra bu teşkilata Zaviye yerine, Lonca denmeye başlandı. Loncalar döneminden sonra her meslekten önce debbağların Ahi Babası, öbür mesleklerin Kethüdaları, Ahi Baba ya da kethüdaların yanında, Yiğitbaşılar ve İhtiyar Heyetleri bulunurdu. Ayrıca, Çavuş, Duacı gibi adlandırılan görevliler de vardı.

Ahilik, Osmanlı Devleti’nin, Fatih Sultan Mehmet’ten sonra İmparatorluk aşamasına geçmesi ile birlikte resmi olarak devlete bağlı bir nitelik kazandı.

ESNAF KAZANI KALKMAYA GÖRSÜN

Bu tarih boyunca esnaf zaman zaman devletin, toplumun bazı olaylarına da karışmak durumunda kaldı. O zamanlarda Esnaf Kazanı, daima Saraçhanebaşı’ndan kalkıyordu. Esnaf, sözünü söyledi ve Kazan’ı yine aynı saygı ile yerine koydu.

1650 yılında 4. Mehmet zamanında züyuf akçe (kalp para) meselesinden doğan büyük olay yaşandı. Sadrazam Melek Ahmet Paşa, Defterdar Emin Mustafa Paşa ve öbür devlet ileri gelenleri, hazineye gelir adı altında kendilerine kazanç sağlamak için, kalp-züyuf akçeyi kızıl kırık para (ayarı düşük, silik para) ve akçeleri toplayıp, esnafa zorla verip, her 118 akçeye bir altın alarak, karşılığında 120 bin altın toplamayı planlamışlardı.

ESNAF DİRENDİ, ASİ AĞALAR YENİLDİ

Esnaf buna karşı çıktı. Büyük kalabalık Şeyhülislâmla birlikte Padişaha gitti. Söz konusu vergi af edildi. Esnaf ve halk topluluğu Sadrazamın azlini ve ocak ağalarının katlini istedi. Padişah, sadrazamı azletti, mührü Siyavuş Paşa’ya verdi. Padişah henüz çocuk yaşta olduğundan ağaları arkasına alarak devleti yöneten büyük valide Kösem Sultan, halkı da esnafı da bıktırmıştı. Çıkan olayların sonunda Kösem Sultan öldürüldü. Esnafın direnişi sayesinde Padişaha asi olan ağalar yenilmiş oldu.

17’nci yüzyıldan sonra Ahi Zaviyesi yerine, Lonca adı kullanılmaya başladı. Daha sonra da Lonca düzeni içinde Gedik’ler ortaya çıktı. 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda, esnaf ve sanatkarların ve onların örgütlerinin güçten düşmesi yaşandı.

LONCA’LAR GÜÇ KAYBEDİYOR

17 Mart 1791 tarihinde, Fransa’da Loncalar, bir yasa ile kaldırıldı. Bu gelişim belli bir süre içinde Osmanlı Devleti’ni de etkiledi. 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile açılan İttihat ve Terakki döneminde ve 26 Şubat 1910 tarihinde, Esnaf Cemiyetleri Talimatnamesi çıkarılarak, Kethüdalar yerine Kâhyalar yönetiminde “Cemiyetler” örgütlenmesine geçildi. 1912 yılında ise Loncalar bir yasa ile bizde de ortadan kaldırıldı.

ESNAF DEVLETTEN GÜÇ ALDI

Bu dönemde Kethüda’lara, Kâhya adı verildi. Yiğitbaşılar da zamanla Umumî Kâtip adını aldı. 1908 sonrasında bu döneme yeni geçildiğinde esnaf, devletin büyük desteğini alarak, bir bakımdan ahiliğin parlak dönemlerinde olduğu gibi yeniden örgütlendi. Yeni iktidarda Kara Kemâl’in şahsında, bir Esnaf Bakanı’na sahip olarak, son derece önemli bir güç haline geldiler.

ŞEHREMANETİ’NDE BİR ESNAF KALEMİ

Yine bu dönemde İstanbul’da, Şehremaneti (Belediye) büyük bir önem kazandığı gibi İstanbul Belediyesi Esnaf Kalemi de esnaf ve sanatkârların önemli rol oynamasının başlıca organı oldu.

BELEDİYE’DEN TİCARET BAKANLIĞI’NA GEÇİŞ

29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile esnaf ve sanatkarların bu örgütlenme ve ilişki biçiminde değişikliğe gidildi. 1925 yılında çıkarılan Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu’yla, esnaf ve sanatkarlar, yerel belediyeler yerine Ticaret Bakanlığı’na bağlandı. 

Örgütlenme zorunluluğu getirilerek esnaf ve dükkanı bulunan sanatkar ile küçük tacirin, Ticaret ve Sanayi Odaları tarafından ticaret siciline kaydedilmesi zorunluluğu kondu. Esnaf, “dükkanı bulunan sanatkar” ve “küçük tacir” olmak üzere ayırıma tabi tutuldu.

İTO VE ESNAF ODALARI AYRILDI

İstanbul’da Esnaf Teşekkülleri Murakabe Heyeti’nin girişimleriyle Ticaret Odası’na 30 binin üzerinde esnaf kaydedildi. Bu arada daha önce Şehremaneti’ne ve belediyelere verilmiş olan görev ve yetkiler, Ticaret Vekaleti’ne ve Ticaret Odaları ile Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ne bağlandı. Ticaret Vekaleti teftiş ve denetimine bağlı olan odalar ise Vekalet ile Mıntıka Ticaret ve İktisat Müdürlükleri’nden alınan emir ve talimatlar uyarınca işlerini yürüttü.

TİCARET YAPANLAR TABİRLERLE BİRBİRİNDEN AYRILDI

Nizamnamede, “dükkanı bulunan sanatkar” deyimi “küçük sanatkar” olarak belirlendi. 1926 tarihli Türk Ticaret Kanunu ile tacir niteliğinin gerektirdiği bazı yükümlülüklerden küçük ticaret erbabını dışlamak için, “tacir” ve “küçük tacir” ayırımı yapıldı. 1927 tarihli Teşvik-i Sanayi Kanunu ile de “küçük sanayi” tabiri kullanılarak “küçük sanatkar” sanayi erbabından farklı bir konumda ele alındı. Böylece 1925 mevzuatında kullanılan “esnaf” tabirinin, “küçük tacir” ile “küçük sanatkar”ı kapsadığı belirlendi.

KANUNLAR ÇIKARTILDI

1925’ten 1943 yılına kadar “Esnaf Cemiyetleri” isteğe bağlı bir şekilde kuruldu ve yönetildiler. 11 Ocak 1943 tarih ve 4355 sayılı “Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları, Ticaret Borsaları Kanunu” çıkarılarak, Türkiye’de ilk olarak “Odalar” dönemi başlamış oldu. Bu dönemde Umumî Kâtip’likler oluşturuldu.

Daha sonra, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu’nun (TESK) kurucu Genel Başkanı Abdullah Caner’in Avrupa’daki örgütlenmeyi de inceleyerek giriştiği çabalar sonunda, konu hükümetçe ele alınmış, 25 Nisan 1949 tarihinde 5373 sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Birlikleri Kanunu” çıkarılmış ve Türkiye’de ilk olarak “Dernekler” dönemine geçilmiştir.

DERNEKLER DÖNEMİ BAŞLADI

5373 sayılı Kanun hükümleri dahilinde kurulan İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Dernekleri Birliği’nin ilk kongresi 25 Nisan 1951 tarihinde yapıldı. Kongreye şu dernekler katıldı: Bakkallar Derneği, Kahveciler Derneği, Lokantacılar Derneği, Şekerciler Derneği, Muhallebiciler Derneği, Berberler Derneği, Yemek Pişirenler Derneği, Meyveciler Derneği, Hamamcılar Derneği, Perakendeci Kasaplar Derneği, Mahrukatçılar Derneği, Unlu Mamulcüler Derneği, Kadın Saç Tuvaleti Sanatkarları Derneği, Madeni İşler Sanatkarları Derneği.

TEŞKİLATIN UNUTULMAZ BAŞKANLARI

Bu dönemde, Mayıs 1951 tarihinde kurulan İstanbul Esnaf Dernekleri Birliği’nin kurucu Başkanı Adil Vardarlı oldu. Adil Vardarlı’yı başkanlıkta Ekim 1951’de Mahmut Erbil, 1955’te Yusuf İncegüzel, 1957’de Abdullah Özaydın, 1957-58 döneminde Hüseyin Kiremitçi, 1958-1960’ta yine Yusuf İncegüzel, aynı yıl kısa bir dönem Şeref Özenç, 1960-1962 döneminde yine Adil Vardarlı, 1962-1969 döneminde Mecit Çetinkaya, 1969-1983 döneminde ise Hüsnü Çınar izledi ve 1984 kongresinde görevi Suat Yalkın aldı. Yalkın vefat ettiği 14 Ocak 2009 tarihine kadar bu görevi başarı ile sürdürdü. Suat Yalkın, özellikle mesleki eğitimle ilgili yürüttüğü çalışmaları nedeni ile “Esnafın Başöğretmeni” olarak nitelendirdi ve teşkilatın bayrağının çok üst kademelerde dalgalanmasını sağladı.