Otomotiv sektörü krizleri aşa aşa büyüdü

Türkiye'de otomotiv sektörü ekonomik krizler, dövizdeki yükseliş ve vergi oranlarında değişiklikler doğrultusunda bir inişli bir çıkışlı tablo çiziyor. Türkiye'nin gelir getiren bir kolu ve istihdamın bel kemiği olduğu için her zaman devletin gözü üzerinde.
Otomotiv sektörü krizleri aşa aşa büyüdü

Türkiye’de ithal ikameci sanayileşme döneminde montaj sanayisinde yatırımı çekici kılmak için hükümetler tarafından teşvik programları hazırlandı.


1963 YILI TİCARİ ARAÇLARDA ÜRETİM YILI OLDU

1963 yılında kamyon, kamyonet, minibüs ve traktör üretimine başlandı ve toplam olarak 11 bin araç üretildi. Otomobil üretimine 1967 yılında Otosan’da 1.760 adet üreterek başlandı. 1960’ların sonunda ise, otomobil üretimi 3 bin 900’e, toplam araç üretimi ise 30 binlere ulaşmıştı. 1968-1972 yıllarını kapsayan İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ilke olarak binek otomobillerde yerli imalatın gerçekleşmesi hedef alınıyordu.

70'Lİ YILLAR OTOMOBİL ÜRETİMİ İÇİN YENİ BAŞLANGIÇLAR ANLAMINI TAŞIYORDU

1971 yılında otomobil üretimine başlandı. 1970’lerin ortalarında otomobil üretimi 70 bine, toplam araç üretimi ise 150 bin adetlere yaklaşmıştı. 1973-1977 dönemini kapsayan Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, gerek ana gerek yan sanayide kapasite kullanım oranlarının yükseltilmesi ve ölçek ekonomilerden yararlanılması hedeflenmişti. Bu dönemde oluşan yüksek araç talebine rağmen kapasite kullanım oranı yüzde 60’lar düzeyinde kaldı.

EKONOMİK KRİZ OLUNCA SEKTÖR İHRACATA YÖNELDİ

Dünya petrol fiyatlarındaki büyük artışın yanı sıra, 1977’den itibaren işçi dövizlerinde ortaya çıkan azalma ciddi bir döviz sıkıntısına yol açtı. Hükümetin enflasyonla mücadele için otomotiv sanayisi ürünlerinin fiyatlarını sabit tutması, sektöre yönelik bir karaborsa yarattı. Gecikme ile 1978’in sonlarında yayınlanabilmiş olan Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, otomotiv sanayisinin dışa bağımlılığının en aza indirilmesini hedefleniyordu.


1994'TE KRİZ VE GÜMRÜK BİRLİĞİ ETKİLERİ YAŞANDI

Altıncı Plan dönemi kapsamında, 1990 yılından itibaren otomotiv sektörünü derinden etkileyen bir dizi önlem alındı. Getirilen bu önlemlerle, sektördeki kapasiteleri ekonomik düzeye çıkarmak ve uluslararası rekabet gücü kazandırmak hedeflendi. 1989-1993 yılları arasında canlı yurtiçi taleple hızlı bir gelişme sürecine giren Türk otomotiv sektöründe 1993 yılında toplam üretim 450 bin adedi aşarak bir rekor kırıldı, kapasite kullanım oranı da kendi rekoru olan yüzde 77’ye çıktı 1989’da otomotiv sektöründeki korumanın önemli ölçüde düşürülmesi ile 1990’dan itibaren özellikle otomobil ithalatında patlama yaşanmış, 350 bin yerli otomobilin yanı sıra 100 bin kadar da ithal otomobil satılmıştı. 

SEKTÖR BİR ÇIKTI, BİR İNDİ

Bu parlak yıldan sonra 1994 yılında yurtiçi talebin yarı yarıya giderilmesi sonucu sektörde üretim seviyesi bir yıl içinde yüzde 59 oranında geriledi. Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesi ile Ocak 1996’dan itibaren AB ülkelerinden ithal edilen yeni taşıtlardan alınan gümrük vergisi sıfırlanınca ithal otomobil sayısı 1996’da 58 bin, 1997 yılında ise 125 bin’e çıktı. 1997’de toplam üretimde de artış olmuş ve 400 bin’e çıkmışsa da 1994 krizindeki düşüş hala giderilememiş, 1993 üretimin yüzde 11 gerisinde kalınmış, kapasite kullanım oranı ise yüzde 49’da kalmıştı.

Sonuç olarak, Cumhuriyet’in 40’ıncı yılında filizlenip 75’inci yılında gıda ve tekstilden sonra üçüncü büyük sektör durumuna gelen, istihdam sağlayan Türk otomotiv ana ve yan sanayisinde günümüzde de sancılı dönemler yaşasa da uygulanan polikikalarla son aylarda önemli adımlar atılıyor.