Ülkemiz denizi, doğası, tarihi kadar her yöreye özgü ayrı lezzetleriyle de çekici olmaya devam ediyor.

Turizmde çeşitlilik ararken Türkiye’nin elinde önemli bir güç daha var. O da çok farklı kültürlerin barındığı leziz tatlardan oluşan, bazıları pratik, bazısı ise oldukça zor hazırlanan, binbir çeşit ve lezzetteki yemeklerin bulunduğu Türk mutfağı.

Türkiye'nin turizm gelir hedefi 2019'a girilirken 50 milyar dolardı, şimdi ise alınan yeni bir kararla 75 milyar dolara koşuyor.

Yetkililer, bunun en az 15 milyar dolarını sadece gastronomi turizmiyle yapılabileceği görüşünde.

Türkiye'ye gelen turistlerin ilk 10 tercihleri arasında gastronomi turizminin ikinci sıraya oturduğu araştırmalarda ortaya çıkan bir gerçek.

Türkiye'ye gelen turist, bir haftada kişi başına yeme-içmeye 257 dolar bırakıyor.

Bu gerçekten yola çıkarak, Türk mutfağının dünyaya tanıtılması ve yurt dışından turist getirilmesi amacıyla çeşitli çalışmalar yapılıyor.

Bu yıl 6-8 Şubat 2019 tarihlerinde düzenlenen dünyanın en büyük yaş meyve sebze fuarı Fruit Logistica’da 92 ülkeden 3 bin 300'ün üzerinde katılımcı yer alırken, fuarda en yoğun ilgiyi gören stantlardan biri Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’ninki oldu. Bu tesadüf değil.

Öte yandan dünya üzerinde gerçekleşen çeşitli gösterilere ve fuarlara katılıp, Türk mutfağına ilgi çekiliyor. Bir grup, yurt dışına gastronomi tırı çıkartıyor.

Sadece yemekler değil Türk kültürünün yansıması kuruyemiş ve kurutulmuş meyveler de yurt dışından ilgi görüyor.

Bursa'nın lezzetlerinden tutun da Kastamonu'nun lezzetlerine kadar, Gaziantep'in baklavasından Ege'nin otlarına kadar hepsi ülkemizin altın değerleri.

Hedef, Türkiye'ye gelen turistin bir haftadaki yeme-içme harcamasını en azından 700 euroya çıkartılması.

İstanbul, Hatay ve Gaziantep, gastronomi turizminde Türkiye'deki en popüler noktalar arasında yer alıyor.

Türk yemek kültürüne, ABD, Alman ve Ruslar çok ilgi gösteriyor. Tabii yakın bölgelerden de ilgi var.

Aslında şöyle bir bakarsak, 12 bin yıllık tarihimiz var ve birçok açıdan dünyanın en iyi mutfağına sahibiz.

Mutfakta kullandığımız kap-kaçaktan, çay sunumuna kadar olan ritüeller de yemeğin lezzeti kadar ilgi çekiyor.

Sunum ve lezzet, Türk mutfağının iki vazgeçilmezi gibi.

Türk mutfağının çeşitliliği, kullanılan malzemelerin doğallığı, işleyiş tarzı yabancıların ilgisini çekiyor.

İstanbul'un tarih ve kültürü çok yoğun olduğu için gastronomi ve kültür turizmi ayrılmaz bir parça olarak devam ediyor.

Turistlerin, Türkiye'de en fazla ziyaret ettiği iki ilden birisi olan İstanbul'un mutfağında sadece geleneksel tarzlar değil yeni lezzetlerin gelenekle kucaklaşması da var.

"Özen". Türk mutfağının sihirli kelimesi bu. Başka bir deyimle "Meşakkat" de diyebiliriz.

Yemeğin hazırlanması, sofraya getirilmesindeki ayrıntılar o yemeğin büyük bir emek ve büyük bir birikimin eseri olduğunu anlatıyor.

Ramazan sofralarındaki ihtişam da turistleri etkileyen bir başka faktör.

Türk mutfağı, turisti çekecek önemli bir enstrüman olarak değerlendirilmeye başlandı.

Bu eğilim aslında sadece turizm için değil yemek kültürümüzün yaşaması için de bir fırsat yaratıyor.

Gaziantep'e baklava yemeye gidip, o gün geri dönen var. Mesela eski Yunanistan Başbakanının kimseye haber vermeden Karaköy'e gelip, Türk mutfağını tadıp, döndüğünü medyada çıkan haberlerden biliyoruz.

Ya tatlılar... Vazgeçilmez tatların en tepe noktalarından lokumlar...

Hurmanın sunumunun şıklığı... Ve geleneksel tatların baş döndürücü görüntüsü ve kokusu... 

Sofraların vazgeçilmezi turşu konusunda da Türk mutfağı çok tecrübeli.

İtalya, Fransa gibi ülkeler kendilerine özgü yemekleri ön plana sürme gücünü çoktan keşfedip, ilerlerken; Türkiye'nin elindeki bu gücü devreye sokmasının getirisi iştah kabartıyor.