Türkiye’de mesleki sivil toplum örgütlerinin ilk görevi kendi üyelerini temsil etmek gibi görünse de uygulamalarında üyelerini temsil etmekten çok daha ileriye götürdükleri gözlemleniyor.
Türkiye’de mesleki sivil toplum örgütlerinin ilk görevi kendi üyelerini temsil etmek gibi görünse de uygulamalarında üyelerini temsil etmekten çok daha ileriye götürdükleri gözlemleniyor.
Türkiye’de başkanından, yönetim kuruluya, denetim kurulundan, genel sekreterine kadar sivil toplum örgütleri üyelerini sadece temsil etmekle kalmıyor, onların yolunu aydınlatmak, öncülük etmek ve haklarını korumak gibi misyonları da beraberinde yükleniyorlar.
Yöneticilerin gönüllü hislerle başlanan yolculukları, zamanla kendi yaptıkları işlerle beraber giderken, ayırdıkları zaman ve enerji açısından kendi işlerinin de önüne de geçebiliyor.
Bu kural ihracatçılardan, sanayicilere, tekstilden, mutfak sektörüne, kantincilerden, halıcılarına kadar uzanan çeşitlilikteki sektörlerdeki sivil toplum kuruluşlarının hepsinde aynı.
İşe milli mesele olarak yaklaşan, sorunlara aklıselim çözümler bulmaya odaklanan, sektör örgütleri yöneticileri tüm eylemlerinin ortasına Türkiye’nin menfaatlerini de koyduğu için Türk ekonomisi de bu oluşumlara çok şey borçlu.
Sivil toplum örgütleri gündemi takip ediyor, görüş bildiriyor, gözlemlerini aktarıyor, üyeleri için fuar düzenliyor, projeler yürütüyor, eğitim programları yapıyor, yayınlar çıkartıyor, uluslararası temaslar kuruyor ve alınacak kararlara alt yapı oluşturuyor.
TOBB, TESK, MUSİAD, TUSİAD; TİM, İHKİB ve daha birçokları gibi bu derneklerin yaptığı görevlerin en önemlisi üyelerinin ortak problemlerini yetkililere taşımak ve günümüzde yaşandığı gibi hükümetin aldığı ekonomik kararların tabanda uygulanmasını sağlayarak ekonomik dengenin kurulmasına katkı sunmak.