İstanbul'un Silivri ilçesinde bulunan ve odunculuk yaparak geçinen Sinekli köyünün içinde göleti olan mesire yerini gezdik.
İstanbul'un Silivri ilçesinde bulunan ve odunculuk yaparak geçinen Sinekli köyünün içinde göleti olan mesire yerini gezdik.
ASLI DİDARİ asli.didari@ensonhaber.com
Sinekli köyünde bulunan adı pek duyulmamış bu tabiat harikasının ekim ayında büründüğü renkler ve değişen bitki örtüsünün görüntüsünün insana nasıl huzur verdiğine birebir şahit olduk.
İstanbul’un il sınırları o kadar geniş ki bir uçtan diğer uca giderken hava durumu ve bitki çeşitliliği bile değişebiliyor. Bu nedenle merkeze oranla daha çok yeşil alanı bulunan ve deniz kıyılarında denize girme olanağı sunan Silivri, eskiden İstanbul’un merkez ilçelerinde oturanlar tarafından yazlık ve piknik yeri olarak kabul görüyordu.
Şehir büyüdükçe konutlar arttı, sanayileşme yaygınlaştı. Tüm bu gelişmelere rağmen Silivri, modernleşip, yaşam merkezi olarak binaların yapımı açısından daha genişlese bile yine denizi, yeşili ile sayfiye yeri olma özelliğini korumayı sürdürdü.
Coğrafi konumu, iklimi ve bitki örtüsü ile Silivri’nin her köşesi ayrı bir tabiat güzelliğine sahip. Kıyılarında denize girildiği gibi tepelerinde de su kaynakları, ağaçlık alanları, göletleri ile bir cennet.
Bu cennet köşelerden birisi de Sinekli köyünün mesire yeri. Aslında köyün iki piknik alanı var. İkisi de göletlerin etrafına yapılanmış. Birisi bizim gezdiğimiz “Sinekli köyü Mesire Yeri”. Diğerinin adı ise “Çayırdere Göleti”. Buraları çevre ilçelerce çok bilinmiyor olsa da Silivrililerin sık sık uğradıkları özel noktalardan.
Göletin olduğu Sinekli köyü halkı tarım, hayvancılık ve odunculukla geçiniyor. Doğalgaza geçilmeden önceki dönemlerde ilçe, tüm odunlarını bu köyden sağlıyordu.
Devlet köylüye, bir “makta” tanıyor. Ormanda kesim yapılacak alan anlamına gelen bu hakkı kullanan köylüler, kestikleri ağaçları getirip meydanda kendilerine ayrılan yerlere yığıp bir nevi depoluyorlar. Bu odunların çoğu şimdi fırın ve lokantalar için hazırlanıyor.
Odun kömürü yapmak için oluşturulan öbekte, üzerlerine atılan toprak ve kömür tozu yardımı ile ağaçların içten içe yanarak odun kömürü haline gelmesi sağlanıyor. Bu işlem etrafta bir yangına neden olmamak için korunaklı bir bölgede yapılıyor.
Yolda ilerlerken yer yer bu iş için hazırlanmış ahşap öbeklere rastlıyoruz. Bu öbekler şekil olarak uzaktan Eskimoların buzdan evlerini çağrıştırıyor.
Köyün içinden tren yolu geçiyor. Bir hattı hala kullanılan bu yolda, tren artık o kadar seyrek geçiyor ki rayların üzerinde dolaşan inekler rahatlıkla otlayabiliyor.
Eskiden burada istasyon da vardı. Zaten istasyonun kalıntıları hala duruyor. O zaman köye giriş çıkış çok hareketli ve yolcuların ihtiyaçlarını karşılayan dükkanları da açıktı.
Bugünlerde o hareketlilik yerine sakinliğe bırakmış durumda. Kalan 15-20 hanenin dışında köy terkedilmiş gibi bomboş.
Köy yolu aynı anda 4 aracın yan yana geçebileceği kadar geniş. Yol kenarından büyük bir camisi, çeşmesi ve bir de halk durağı var.
Etraftaki evlerin bahçe duvarları, bilindik demiryolu istasyonlarının çitlerinden yapılı olduğundan aslında buranın bir demiryolu yöresi olduğunu hemen ele veriyor.
Mesire yeri köyden daha uzak bir noktada. Gitmek için köyün ortasından geçerek sola doğru kıvrılıyoruz. Ulaştığımızda da mesirenin içinde yaya ve araç yolları ile ilerlemek mümkün.
Gölde balık tutanlar, ailesi ile piknik yapanlar, sohbet eden gençler, bir masanın üzerinde oturarak dinlenen avcılar ve onların av köpeklerini görüyoruz. Çocuklar için kurulan salıncak ve tahterevalli dikkat çekiyor.
Piknik masa ve sıraları kırık dökük, ızgara yapılan bölgeler özensiz ama etrafta çöp olmaması sevindirici.
Sonbaharın tüm renkleri çevreye hakim. Sarararak yola düşen yaprakların arasından çıkan çiçeklerin güzelliğine doyum olmuyor.
Aslına bakarsanız insan o kadar güzel yollardan buraya geldikten sonra bu ayrıntıların hiçbir önemi yok. Göletin kıyısında durup, ağaçların altında oturmak, dinlenmek, manzaranın keyfine varmak yeterli.
Burayı bir dekor olarak kabul edersek, festivallerde izlemeye alışkın olduğumuz ve bizde hayranlık uyandıran Avrupa filmlerinde böyle dekorların çok sık kullanıldığına şahit oluruz.
Sonradan buranın da evlilik fotoğrafı çekenler tarafından stüdyo alarak kullanıldığını öğreniyoruz.
Göletin iki yakasında iki farklı manzara hakim. Gölet tepeleri ağaçla dolu iki küçük dağın arasında sakince duruyor.
Mutluluğun resmi yapıldı mı bilinmez ama buraya bir el huzuru bırakarak usulca uzaklaşmış gibi duruyor.