Klasik otomobilleri tamir etmek ya da yeniden revize etmek için araç sahibi ile işi yapan ustalar uzun ve zor bir sürecin içerisine giriyorlar. Bu süreçte ustalığın yanı sıra organizasyon kabiliyeti de devreye geçiyor.
Klasik otomobilleri tamir etmek ya da yeniden revize etmek için araç sahibi ile işi yapan ustalar uzun ve zor bir sürecin içerisine giriyorlar. Bu süreçte ustalığın yanı sıra organizasyon kabiliyeti de devreye geçiyor.
Türkiye’nin otomobille tanıştığı dönemde yurda giren Amerikan arabalarının bir kısmı çürümeye terk edilirken, pek azı da yeniden onarılarak koruma altına alınıyor.
Amerikan araçları hayata kazandırmak için çalışan oto servis ve tamirhaneleriyle ustaları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Onlar müşteriyi, müşteriler onları tanıyor.
Amerikan araçların yapımındaki zorlu sürecin altından ancak onların dilinden anlayan, bulunmayan parçaları saca elde şekil vererek tekrar canlandırabilecek ustalar kalkabiliyor.
Bir Amerikan aracı revize etmek, iyi bir usta olmanın dışında iyi bir organizasyon, özen ve sabır istiyor.
Yapılacak işin paylaşımı, zamanı ve bütçesi ile ilgili kendi içinde bir felsefesi var. Ustalar işe para kazanma aracı olarak değil hobi amaçlı yaklaşırken, müşteri de aynı olgunlukta davranıyor ve birlikte bir sabır sürecine giriliyor.
Silivri Oto Sanayi Sitesi’ndeki Ayyıldız Oto da zaman zaman Amerikan otomobillerin uğradığı noktalardan bir tanesi. Her türlü kaporta boya, revizyon işleri yapan 50 yıllık tamirhanenin kurucusu Tuncay Ayyıldız, bu özelliğinden dolayı “Chevroletci Tuncay” lakabı ile anılıyor.
Şimdi baba mesleğini devralan Oktay Ayyıldız, aynı dükkanda çıraklıktan yetiştiği, baba mesleğini sürdürüyor.
Tamirhanelerinde bugünlerde yeniden rezive edilme sürecinde olan bir 50 model Pontiac var. Onu dükkanlarının başköşesine koymuşlar, özen ve sabırla yeniliyorlar. Şimdilerde araç, sadece kendilerinin değil tüm sanayinin arada gelip gözlemleyip, ziyaret ettiği hatırlı bir misafir muamelesi görüyor.
Oktay Ayyıldız, geçmişte İstanbul’da Chevrolet ya da Plymouth marka araçların kesilip, dolmuş olarak kullanıldığını ama Pontiac marka araçların daha pahalı oldukları için dolmuş taşımacılığında kullanılmadıklarını anlatıyor. Bu markanın, koleksiyoncular tarafından iyi bilinen, ender bulunan, nadide araçlardan olduğunu belirtiyor.
Ayyıldız aracın kendilerine gelme sürecini şöyle aktarıyor: “Bu araç bize bir tanıdık vasıtası ile geldi. Zaten babamız ‘Chevroletci Tuncay’ olarak tanınır. Amerikan araçlar konusunda bilinen bir firmayız. Onarmamız amacı ile bize getiren araç, müşterimize de babasından kalmış ve o da aracı sıfır almış, yani araç hiç el değiştirmemiş. Araç bize geldiğinde ‘çürük’ ya da ‘elek’ tabir edebileceğimiz bir şekildeydi. Aracı yeniden revizyon ettik diyebilirim.”
Ayyıldız’ın anlatımlarına göre kendilerine çürümüş bir şekilde gelen 50 model Pontiac, önce parçalanıyor. Motoru ve şasesi birbirinden ayrılıyor. Aracın bütün parçaları tek tek sökülüp, kumlanma aşamasına gönderiliyor. Kaportanın mavi olan rengi değiştirerek, akrilik fildişi beyaz renge boyanıyor. Aksesuarları da nikelaja gidiyor.
Araç parçalarına ayrıldıktan sonra, her bölüm alanında uzman olan birime gönderiliyor. Herkes kendi işini yapıyor. Elektrikçisi elektriğini, nikelajcısı nikelajını yapıyor. Motorcu motorunu elden geçiriyor, döşemecisi koltuklarını yeniden ortaya çıkarıyor. Konuştuğumuz atölye de hem bütün bu işleri organize ediyor, hem de boya-kaporta işlerini üstleniyor.
Oktay Ayyıldız, aracın parçalarının artık ülkemizde mevcut olmadığını, bu nedenle, “marşpiyel” diye tabir edilen çamurluk etekleri, çamurluk davlumbazları, panel bağlantı sacları, kapı kasası etekleri ve kapı sacı eteklerini gibi kısımlara, elde düz saca çekiş işçiliği yapılarak şekil verildiğini aktarıyor.
Aracın üzerinde nikelaj olarak görülen tüm aksamlar orijinal. Yalnız bunlar bugünkü parlaklık ve temizlikte tamirhaneye gelmedi. Silime ve nikelaj kaplamaya gönderilerek işlem gördü.
Aracın tamamlanma süresi ile ilgili Ayyıldız “Bu araçları kim yaparsa yapsın, herhangi bir süre verme durumu yoktur. Bazen parçaları beklemekten, bazen bizden, bazen de diğer işleri yapanlardan kaynaklanan süre uzatımları ile biz bu aracı 2,5-3 yıl içinde tamamlayacağız.” bilgisini veriyor.
İşin bütçesi ile ilgili “Biz mümkün oldukça bu işi yaptıran kişiye çok fazla yük olmadan aracı toparlamaya özen gösteriyoruz. İşi biraz da hobi olarak görüyoruz. Aracını yaptıran kişi de bizi zaman açısından sıkıştırmadığı için bütçeyi minimum tutarak yapma durumunda kalıyoruz. Sanırım araç, 20-25 bin lirayı geçmeyecek bir bütçeye tamamlanacak.” diyen Oktay Usta, işin felsefesini de aslında bu sözleriyle ortaya koyuyor.
Araç tamamlanınca sahibi olan kişi, babasının anısına yaptırdığı aracı el değiştirmeden muhafaza edecek. Koleksiyoncular gibi değerlendirmeyecek belki ama hafta sonu gezilerinde kullanacak.
Oktay Ayyıldız, aracı toplarken üretildiği yıllarda uygulanan teknolojiye hayran kaldığını sözlerine ekleyerek duygularını şu sözlerle ifade etti: “Aracı toplarken, bir Amerikalının 1950 senesinde yaptıklarına şahit oldum. Araç, şimdiki zamanda bile düşünülmeyecek inanılmaz donanımlarla dolu. Sadece bu araçta değil, başka modellerde de benzer uygulamalar var.
Mesela aracın ön kısmından alınan havanın, borular aracılığı ile içeriye geçirilmesi bana çok ilginç geldi. Kesinlikle klimaya hiç gereksiniz duymadan, sistem kurmayı 1950 senesinde çözmüşler. Uygulanan yöntemle silecekler şimdiki gibi elektrikle değil hava ile çalışıyor.
Bu modellerin bazılarının üzerinde otomatik camlar var. Zaten bu modellerin vitesi de otomatiktir. Bir sürü ilginç küçük detaylar daha var. Bu aracı elden geçirirken bu anlamda bir kere bir tarihe tanıklık etmiş oluyorsunuz.”
(Amerikan arabası 50 model Pontiac’ı yeniden revize eden ustadan bir tarihe tanıklık etmenin heyecanı dile geldi.)