Dünya değişti ve tabelacılık da zaman içinde değişerek çeşitlendi. Eskinin el işi kalitesi, şimdinin seri üretimine yenik düştü.
Dünya değişti ve tabelacılık da zaman içinde değişerek çeşitlendi. Eskinin el işi kalitesi, şimdinin seri üretimine yenik düştü.
ASLI DİDARİ asli.didari@ensonhaber.com
Tabelacılık mesleği, sadece bir adres tamamlayıcılığı değil aslında bir kimliğin son noktasının konulmasıdır.
İngiltere’de 19’uncu yüzyılda yaşanan Sanayi Devrimi sonrası etkilenen tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ticaretin gelişmesi ile bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan ve teknolojinin gelişmesiyle boyut değiştiren bir meslek "tabelacılık".
Tablacılık, şehrin dış mekanlarını kullandığından, tarihi dokuyu korumak için kendi kurallarını geliştiren, Türkçe’nin doğru kullanımına da katkı sağlayan bir branş olarak öne çıkıyor.
Mesleği anlamak için nasıl yapılır, nerelerde daha çok icra edilir, çalışma koşulları nelerdir, yaşadığı şehre nasıl bakar, duayenleri kimlerdir, ilk çıkış noktasında hangi ünlü simaların ilk göz ağrısı olmuştur gibi sorularının cevaplarını bulmak gerekir.
Tabelaların olmadığı dönemde insanların, gidecekleri yeri bulması güçtü. Satıcıların ne iş yaptıkları bilinmiyordu. Ya da insan tekrar aynı yere geldiğinde kimden alışveriş yaptığını karıştırabiliyordu.
İngiltere’de 19’uncu yüzyılda başlayan sanayileşmenin bir getirisi bu meslek, 2000’li yılların başına kadar fırça, tabela askısı, spatula ve altın varak gibi malzemeler kullanılarak yapılan elle tabelacılık yöntemleri bitti.
İlk tabelalar tek tük, belki sıradandı. Belki de çok özenilmişti, bu çalışmalar oluşturulurken. Ancak o zamanın şartlarında teknolojinin izin verdiği oranda verimli olabilmişlerdi. Ve tabelaların kapladığı alan bugün ile mukayese edildiğinde çok daha küçüktü. Çünkü objenin bir pazarlama unsuru olması değil işaret edici özelliği çok daha fazla öne çıkıyordu.
Tabelacılık zamanla bu ilkel halinden ressamların elle yaptıkları birer sanat eserine dönüştü. Bakıldığında yerinden fırlayacakmışcasına canlı görsellerin yer aldığı bu çalışmaların her biri, onu ortaya çıkartan tabelacının gururu gibiydi.
Teknolojinin bu kadar ileri olmadığı yıllarda tabelacılık, elde yapıldığı için aynı zamanda bir sanat dalı sayılırdı.
Tabelacılık bugün çok az kişinin uğraştığı bir meslekken, geçmişte büyük kitlelerin yaptığı ve hatta eğitmek amacı ile yanlarında çırakların yetiştiği bir branştı.
Tabelacılık mesleğini icra edenler önceleri İstanbul'da Babıali olarak andığımız şimdiki Cağaloğlu-Nuriosmaniye’de toplanmışken, şimdi ise Beyoğlu ve Karaköy arasındaki Yüksek Kaldırım Sokağı’nda sayıca daha çok bulunuyorlar.
Aynı çarşı içindeki tabelaların görüntü kirliliğe neden olmaması için bir örnek olması titizliği her zaman dikkatimi çekmiştir. Aynı Kapalıçarşı’da eskiden yapıldığında olduğu gibi mesela. Günümüze kadar gelen o tabelalar halen gözüme çok hoş görünürler. Estetiklerdir ve de aynı zamanda da fonksiyonel.
Aynı alanda tek tip geleneğinin günümüze yansıyan örneklerinden, bir ara Taksim meydandaki dönercilerin tabelalarının çevre düzenlemesi açısından tek tip yapılması haber olmuştu basında. Tabii bu ilçe belediyesinin ve meslek odalarının iş birliği ile gelişmişti.
Zamanla tabelaların artarak çoğalması ve nerede ise üst üste asılarak bir kirliliğe neden olması konusu da günümüzde duyarlılık gösterdiğimiz konulardan birisi oldu.
Hele tarihi eserlerin üzerine tabela çakılması konusu var ki önemle takip edilmesi gerekli bir konudur bu.
Ama şunu söyleyebiliriz ki tabelacılık aslında bir kültür mesleğidir. Bir kere meslek erbabı olabilmek için Türkçeye çok iyi hakim olmak gerekir. Bu mesleği icra etmek için ticari etik duygusunun, estetik kaygısının gelişmiş olmasının da önemi büyüktür.
Tabela yaptırmak isteyenlerin talebindeki hata, iyi bir tabelacının gözünden asla kaçmaz.
İyi bir tabelacı tabelayı yapacağı yüzeyi, malzemeyi, renk bilgisini, her türlü zemine takılma şeklini iyi bilir. Fırçayı kullanmayı, zor hava şartlarında zorlanmadan çalışmayı da.
Aynı zamanda asılacak tabelanın dış hava şartlarından olumsuz etkilenerek bir gün düşmemesi ve herhangi bir kazaya neden olmaması için montaj bilgisine de sahiptir.
Hem bu mesleği birçok ünlü ilk işi olarak uzun yıllar sürdürmüştür. Sinemacı Serdar Gökhan ve Ayhan Işık, işte bu isimlerden.
Serdar Gökhan, önce çizgi roman ressamlığı yaparak başladığı mesleğinde 3 yıl da tabela ressamlığı yaparak sürdürdü. Serdar Gökhan, bir röportajında, mesleği icra ederken 1960’larda teknolojinin yetersiz olduğunu ve her şeyin elle yapıldığını anlatıyor.
Gökhan bu röportajda, hazırladıkları tahta çerçevelerin üzeri için “Yarım milimetre kalınlığındaki saç plakalar çakar, üzerini fırça ile sürdüğümüz yağlı boya ile kaplardık.” diyerek zamanın tekniğini aktarıyor. Sonra da bu yüzeyi rengarenk boyalarla boyayıp, yazdıklarını ve amacına uygun resimler yaptığını anlatıyor.
Doktor ve avukat tabelaları o dönemde camdan yapılırdı. Belli ölçülerde kesilen cama arka tarafından ters olarak doktor veya avukat isimleri dişi olarak yazılır, sonra da bu harf boşluklarını altın varakla doldurarak tabela ortaya çıkartılmış olurdu.
Şövale tabelacılığında eskiden boyayı da tabelacı ustaları kendileri üretirdi. Bunun için "vapur isi" denilen siyah toz boya hazırlanıp, kullanılırdı. Bu sözü edilen vapur isini de boyacılar satardı.
Altın varak, yurt dışından getirildi. 22 ayar altın ve mikronun 3/1000 kalınlığında. 8×8 santimetre ebadında folyo şeklinde ve pelur kağıt yapraklar arasında defterler halinde satışa sunulur. Tabelacılar bu defterlere “tefe” derler. Bir adet tefedeki 12 folyonun ağırlığı ancak 1 gram altına denk gelir.
Tabelacılar, zamanla fırça tabelacılığı yanında serigrafi işine de başladılar. Serigrafi çoklu işler için ideal bir baskı tekniği olarak bu mesleğin çalışma alanını genişletti. Tabii ki ne kadar çok seçenek ve kolaylık sunsa da fırça ile yazımıyla bu teknikteki basım birbiriyle kıyaslanamazdı.
Çünkü tabelacılar için hâlâ o dönemlerde her şeyin el emeğiyle yapılmasının insana onur veren bir tarafı ve mutluluğu vardı.
Tabelacılık yapanların şahıs sahibi olanları, meslek kuruluşu olarak bulundukları ilin ticaret odalarına bağlı oldukları gibi aynı zamanda Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'na (TESK) bağlı esnaf ve sanatkarlar odalarınca da temsil ediliyorlar. İstanbul’daki muhatabı da İstanbul Reklamcılar Esnaf Odası (İREO). Bu odaya sadece tabelacılar değil, plaketçiler, ressamlar, grafikerler ve reklam ajansı sahipleri de üye.
Bir zamanlar yönetim kurulu üyesi olarak hizmet verdiğim bu odanın merhum başkanını anar ve birlikte çalışmaktan zevk aldığım yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımı sevgi ile yad ederek, yeni yöneticilerinin verimli etkinlikler içinde ilerlemelerini dilerim.
İstanbul’un sokak isimleri bir zamanlar farklıydı. Sonra hepsini aynı standartta birleştirmek için yeni tabelalar yapılarak, sokak başlarına asıldı. Önemli bir girişim olarak taktir toplayan hareket, bu kentte kreatif bir rüzgar esmesini sağladı. Tabii bu uygulamayı yapan firmalar, seri üretim yapabilen ve daha modern makinalara sahip büyük işletmelerdi.
Tabelacılar artık günümüzde küçük atölyelerde faaliyetlerini sürdürdükleri gibi açık gibi hava reklamlarının da üretildiği büyük tesislerden de hizmet verebiliyorlar.
Eskiden sadece dükkanların ve sokakların tabelalarını biliniyorken, şimdi çeşitlere dijital tabela, adres bilgi levhaları, vinil baskı, yönlendirme levhaları, iç ve dış mekanda mağaza tabelaları, cephe panoları, kapı numara levhası, akrilik ürünler, fuar standları, konsept ürün üretimi, duvar tipi sokak tabelası, direk tipi sokak tabelası, totem tabela, cephe ve çatı tabelası, neon çubuklarla yapılan neon tabela, krom kutu harfler, yapılan ışıklı kutu harf tabela, ışıklı, ışıksız, araç kaplama, paslanmaz harf, yönlendirmeler, sac tabela, pleksi tabela, folyo uygulama, köpük uygulama ve ledler eklendi.
Bu geçen zaman içerisinde teknolojik gelişmelere eş zamanlı olarak firmaların taşıma stratejileri, profesyonel ekipleri, bilgi ve tecrübeleri, kurumsal yapıları oldukça zenginleşti.
Tabela konusu yakın tarihin içinde, çokça işlenmemiş bir alan. Aslında çokça hikaye barındıran bir iş kolu. Kısa zamanda büyük değişim gösteren ve toplumu direk etkileyen bir branş. Pazarlamaya katkısı büyük.
Bu nedenle anlatımımızı "Pazarlama bir bütündür, her aşamasının önemi vardır, tabela da bu zincirdeki yerini alır." diyerek sonlandıralım.